36. Bölüm

2.3K 201 145
                                    

Keyifli Okumalar...

🌼Hifa'dan🌼

Zaman her zamanki gibi akıp gidiyor, bizi de beraberinde sürüklüyordu. Şu birkaç yılda, hatta birkaç ayda o kadar çok şey yaşamıştım ki.. Şimdi onların hepsi de geçmişte kalmıştı. İyiydim, iyiydik. Göbeğim biraz daha büyümüş, oğlum kendisini iyice belli etmeye başlamıştı. Geçen zamanda herkesle tek tek özlem gidermiştim, hepsini de öyle çok özlemiştim ki uzunca süre hiç yalnız kalmadığım için şikayet etmedim. Yalnızlığı seven bir insandım, bazen biraz köşeme çekilmek yalnız kalmak isterdim. Her zaman kalabalık olan bir ailenin çocuğu olmama rağmen, kalabalıklar bazen beni boğardı. Kısacık bir süre sadece kendimle baş başa kalmak isterdim, küçüklüğümden beri böyleydim. Özellikle resim odam benim için her şeydi, orası benim yalnızlığımı etrafa saçtığım yerdi. Rahatlar, kafamı boşaltır, nefes aldığımı hissederdim.

Bütün bu yalnızlığı seven kızın yanında birde kalabalığı, sohbeti muhabbeti seven bir kız vardı. Garip biri oldum her zaman, bir yanım bir yanımı tutmazdı. Bunalırdım köşeme çekilirdim, bunalırdım kalabalığa karışırdım. Kimse ne yapacağımı, neyden zevk alıp neyden sıkılacağımı bilmezdi. Hoş bende bilmezdim ya, ben o an nerede nefes alabiliyorsam orada mutlu olurdum. Şimdilerde ailemin yanında hep nefes aldığımı hissettim, aslında tamamen yalnız kalmayı hiç istemediğimi fark etmemi sağladı. O yalnız kalmaların hiçbirinin gerçek yalnızlık olmadığını anlamıştım. Bir yere hapsedilmek, başkaları tarafından koyulan sınırlar kadar hareket edebilmek en büyük yalnızlıkmış meğer. Etrafımda insanlar vardı ama ben yine de yalnızdım, hiçbir yere kıpırdayamadım. İstediğimde yine kalabalığıma dönemedim..

Düşüncelerimden sıyrılıp ısrarla çalan kapıya adımladım. Sude bize gelecekti, benimle özel olarak konuşmak istediği şeyler olduğu için kızları çağırmamıştım. Kapıda, omuzları düşmüş, yüzündeki hüznüyle Sude karşıladı beni. Gözleri benimkilerle buluşunca zar zor gülümsemeye çalışsa da yapamadı. Neredeyse ağlayacak gibiydi, hemen elinden tutup içeriye çektim. Bacaklarındaki gücü bir anda tükenmiş gibi bir anda kendisini bana bıraktı. Dengem bir an bozulsa da hemen kendimi toparlayıp Sude'yi tuttum. Koltuğa oturunca başını omzuma koyup bir anda hıçkırıklara boğuldu. Öylece donup kaldım, ne yapacağımı bilemedim. Biraz ağlasın, içini boşaltsın diye sessiz kaldım.

Bir süre sonra ağlamaları iç çekişlere dönüştü, başını omzumdan kaldırdı yavaşça. Gözleri öyle hüzünlü bakıyordu ki, benimle özel olarak konuşmak istediğini söylediğinde böyle bir şey tahmin etmemiştim. Ona destek olmam gerekiyordu, bir elimle yanağını avuçladım.

" Sakin ol Sude, ben buradayım. Anlatamadığın ne varsa şimdi konuşacak, birlikte çözeceğiz bunu tamam mı?" başını salladı yavaşça, elimi yanağından çektim. Derin bir nefes aldı.

" Hifa kalbim çok ağrıyor, nefes alamıyorum." yine ağlamaya başlamıştı, bir yandan da iki eliyle kalbini tutuyordu.

" Ben dayanamıyorum artık, nefes almak istiyorum. Lütfen yardım et, benim içim parçalanıyor. Yalvarırım Hifa yardım et." sonunda sesi iyice kısılmış hıçkırıkları artmıştı. Ona doğru yaklaşıp sıkıca sarıldım, tüm bedeni kollarımda titriyordu. Öncelikle sakin olmasını sağlmam lazımdı, yoksa bu şekilde sürekli ağlayacaktı. Kendimi geri çekip baş parmaklarımla göz yaşlarını sildim.

" Önce derin bir nefes al, sakinleşmeye çalış lütfen." sehpada duran bardağa su doldurup uzattım. Titreyen elleriyle bardağı alıp zar zor birkaç yudum aldı. Bana tutunmasını sağlayarak ayağa kaldırdım önce, lavaboya götürüp iyice elini yüzünü yıkamasını sağladım. Tekrar koltuklara oturduğumuz zaman daha iyiydi.

HÜZNÜN SESİWhere stories live. Discover now