27. Bölüm

2.8K 253 150
                                    

Keyifli Okumalar...

🌼Hifa'dan🌼

Geçen uzun zamanın ardından sonunda Hasan beyle yüzleşebilecektim. Tek tek herkesi dinlemiş birisi olarak, olayları birde onun ağzından dinlemeye ihtiyacım vardı. Yaşadığım bütün olaylara hazırlıksız yakalanmıştım. Şimdi gerçek babamla yüzleşmek için epey bir zaman geçmiş olsa da, kendimi hazırlıklı hissetmiyordum. Daha önce hiç tanışmadığım insanlarla bu kadar bağlantım olması beni şaşkınlığa uğratmıştı. Düşünmek ve bazı şeyleri anlamlandırmaya çalışmak için çok çabalamıştım. Herkes bir şeyler yaşamış, bir başkasını düşündüğü iyilikler yapmaya çalışmıştı. Karşı taraf için sorgulanır iyilikler. Ne olursa olsun bu karmaşanın içine düşmüştüm bir kere. Kabul etmesi zor olsa da bunlar benim gerçeklerimdi. Ve hepsini bir bir çözüp mutlu bir hayat sürmekle meşgul olmayı düşünüyordum.

Araba durunca düşüncelerimden sıyrılıp geldiğimiz yeri inceledim. Etrafta kimsenin olmadığı bir restorana gelmiştik. Büyüleyici bir manzaraya sahip, epey büyük bir yerdi. Üstüme bakınca pekte buraya uygun olmadığını görebiliyordum. Üstelik bu umursayacağım en son şey bile değildi. Buraya pahalı yemekler yiyip, sohbet etmeye gelmemiştik sonuç olarak. Derin bir nefes alarak arabadan indim, bir süre olduğum yerde gökyüzüne bakarak kendimi rahatlatmaya çalıştım. Ne soracağımı yada ne konuşacağımı bile bilmiyordum. Umduğum tek şey her şeyin bir çırpıda konuşulup çözüme kavuşmasıydı. Bunu yapmak için daha fazla beklemek istemediğim için restorana doğru ilerledim. Kapıda bekleyen görevli üstümdekileri alıp beni bekleyen babama yönlendirdi. Meriç bizi başka bir masada bekleyecek, bizde baş başa konuşacaktık.

Oldukça mutlu görünen Hasan beyle karşılaşmak, onun aksine beni çokta mutlu etmemişti. Bana doğru kollarını uzatarak adım atınca kendimi geri çektim. Fazla ileri gitmişti, bunu anlayıp geri çekildiği için memnundum. Tam karşısındaki sandalyeyi çekip oturdum.

" Konuşmadan önce ne yemek istersin?" Sakinliğimi korumaya çalışırsak rastgele bir şeyler sipariş ettim. Yemek yeme derdinde değildim, şimdilik her şeyin normal bir şekilde ilerlemesini istiyordum. Ne kadar normal olabilirse tabii.

Kollarımı masaya dayayıp, ellerimle çenemi destekledim. Doğruca Hasan beyin gözlerinin içine bakıyor, ne hissettiğini çözmeye çalışıyordum. Yüzünde yılların getirdiği kırışıklar, ifadesinde mutlu bir hüzün vardı. Gözlerinin içi parlıyordu ve bana neredeyse şefkatli baktığını düşünebilirdim. Ellerini masada birleştirmiş, arada gözlerini benden kaçırıyordu. Daha katı bir insan beklediğimi söyleyebilirdim. Buradan beni asla çıkartmadan, kolumdan tutup eve kilitleyecek bir insana benzemiyordu. İlk gördüğüm gün olduğu gibi fazlasıyla nazikti. Tıpkı Hale hanımın söylediği gibi, bir karıncayı bile incitemez. Bu görüntü ona babasından kalmış olmalıydı. Yemeklerimiz geldiğinde nihayet gözlerimi üstünden çektim. Hiçbir şey yapmadan geriye doğru yaslandım.

" Sanırım konuşmanın zamanı geldi." Çatalına batırdığı eti ağzına atıp bir süre gözlerimin içine bakarak çiğnedi.

" Konuşalım, ne öğrenmek istiyorsun?" Bugün duygusal bir halde olmadığım için şükrettim, en azından ağlamadan konuşmayı başarabileceğimi umuyordum.

" En başından başlamaya ne dersin?" Ellerini öne doğru uzattı.

" Nasıl istersen prenses." Bana böyle hitap etmesi sinirlerimi bozmuş olsa da buna takılmamaya çalıştım.

" Fuat ve Kerem dedenin arasında olanları ne zaman öğrendin?"

" Meriç doğduğu zaman." Ağzım şaşkınlıkla açık kaldı.

" Yani ben doğmadan önce, zaten Hale hanımla evli olduğunuz zamanlar." Başını salladı.

" Bundan öncesi yok mu yani?" Omuz silkti.

HÜZNÜN SESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin