35. Bölüm

2.3K 185 54
                                    

Keyifli Okumalar

🌼Hifa'dan🌼

Evimi o kadar çok özlemiştim ki, bir hafta boyunca yatmak beni çok zorlamıştı. Her bir köşesinde vakit geçirmek, hasret gidermek istiyordum. Bir hafta boyunca söylediği gibi Meriç'te benimle birlikte evde kalmıştı. Filmler izlemiş, kitaplar bitirmiştik. Bazen Meriç bana şiir okurken, bende kalp ritmini kendime nota biliyordum. Bu halimizi öyle çok seviyordum ki, yüzümde hep tebessümler peydah oluyordu. Ayrı ayrı bazı konuları araştırmış, güzel muhabbetlere yelken açmıştık birlikte. Bir hafta boyunca hiç üzülmeden bol bol vakit geçirdik. Yaralarımızı sararken birbirimize hissettirmemiştik, yaralarımız hakkında şimdilik sessiz kalmıştık. Bu bir hafta boyunca bana en iyi gelen şey, Meriç'in namazdan sonra Kur'an okumasıydı. Aksatmadan her namazdan sonra okumuştu. Onu dinlemek tarif edemeyeceğim kadar huzurluydu. Kalbimin bu sese ne kadar ihtiyacı olduğunu anlamamı da sağlamıştı.

Şimdi bir haftamızı doldurmuştuk, ben kendimi mükemmel hissediyordum. Bahçemde, resim odamda bol bol vakit geçirmeyi ihmal etmemiştim. Uzun süredir ilgilenemediğim evime bugün biraz ilgi gösterdim. Elimden geldiğince biraz temizlik yaptım, evin güzel kokması için aldığım egzotik kokulardan kullandım. Farklı kültürlerin denemek istediğim bazı yemekleri vardı, birkaç saatimi de bu yemeklere ayırdım. Güzel olduklarını umuyordum, her şeyi tarifine göre yapmıştım ve hepsi de görsel olarak fena sayılmazdı. Sonunda yemeklerimden sonra kendime biraz vakit ayırdım. Duş aldım, bakım yaptım, saçlarımı şekillendirdim. Her zaman hayallerimi süsleyen bir mesele vardı. Onu gerçekleştirmek istiyordum. Daha önce gittiğimiz huzurlu tatilimizde bu hayalimi gerçekleştirmiştik aslında. Ama ben beni sevdiğini bildiğim adamla tekrar yaşamak istiyordum. Dizimin altına gelen, belime tam oturan zarif bir elbise almıştım. Biraz Fransız tarzındaydı, bu elbiseleri hep çok sevmiştim. Saçlarımın bukleleri de elbiseyle tam bir uyum içerisinde olmuştu.

Hazır olduğumdan emin olduktan sonra tekrar mutfağa döndüm. Meriç'in gelmesine çok az kalmıştı. Yemekler ısınırken bende bahçeye çıktım. Çimlere bir örtü serdim, güzelce tabakları yerleştirdim. Özenle yemeklerimin sunumunu da yapıp bahçeye taşıdım. Hemen yanımızda bir lamba yanıyordu, şehirden uzak olmamızdan dolayı bize eşlik edecek fazlasıyla yıldıza da sahiptik. Her şeyin hazır olduğundan emin olduktan sonra içeriye girdiğim an zil çalmıştı. Yüzüme kocaman bir tebessüm yerleştirdim ve kapıyı açtım. Beni görünce Meriç'in kaşları havalandı, kısa bir süre beni süzdü ve içeriye girdim. Şen sesimle hoş geldin dedim, onun da yüzünde tebessüm vardı. Hoşbulduk dedikten sonra bana yaklaştı.

" Çok güzel görünüyorsun." yanağına bir öpücük kondurdum, geri çekilip elinden tuttum. Ne olduğunu anlamadan hafifçe çekiştirdim, bana itaat etti ve birlikte bahçeye çıktık. Bahçeyi görünce yüzünde yine şaşkınlık ifadesi belirdi.

" Normalde bugün özel bir şey var mıydı acaba diye sorgulardım, ama unutmama imkan yok." omuz silktim.

" Harika hissediyorum, denemek istediğim birkaç farklı kültürün yemeğini denedim. Ve bahçede yememizin, daha sonra da yıldızları izlemenin güzel bir fikir olduğunu düşündüm. Ve tabii tekrar etmek istediğim bir hayalim var, onu gerçekleştirmek niyetindeyim. " gözlerimin içine baktı ve dudağını ısırdı. Bu biraz utanmama sebep olsa da gözlerimi çekmedim ve elimle oturmasını işaret ettim.

" Yemekler daha fazla soğumasın, geçelim mi artık?" başını salladı, yerleştirdiğim minderlerden birine ben, tam karşıma da Meriç oturdu. Yaptığım yemeklerden birini Meriç'in tabağına koydum, kendi tabağıma koyarken gözümün ucuyla yüz ifadesine bakıyordum. Hafifçe yüzünü ekşitecek gibi oldu, ama sonra hemen gülümsedi. Vakit kaybetmeden yemeğin tadına baktım. İster istemez midem bulanmıştı, zar zor yuttuktan sonra yüzümü buruşturdum.

HÜZNÜN SESİWhere stories live. Discover now