24. Bölüm

3.4K 259 148
                                    

Keyifli Okumalar...

🌼 Hifa'dan 🌼

Köyden döneli birkaç gün olmuştu. Meriç'in köyde söylediği herkesin bildiği her şeyi anlatacağı olay henüz gerçekleşmemiş, hatta konusu bile açılmamıştı. Büyük bir sabırla bekliyordum ama Meriç'in fikrini değiştirmiş olabileceğini de düşünmeden edemiyordum. Onu darlayıp sürekli bu konu hakkında konuşmak istemiyordum, lakin artık her şeyi öğrenmek istiyordum. Meriç'le birlikte terasta oturmuş, sessizliğin tadını çıkarıyorduk. Bu sessizliğin tadını biraz bozmak zorundaydım.

" Meriç köyde söylediklerin, hani herkesi çağıracaktın ve herkes bildiklerini anlatacaktı ya." Bakışlarından şaşırmadığını anlamıştım, muhtemelen çok bile beklediğimi düşünüyordu.

" Eğer kendini gerçekten hazır hissediyorsan ve bundan tamemen eminsen yarın çağırabilirim. " Derin bir nefes aldım.

" Kesinlikle eminim, her şeyi öğrenmek istiyorum." Başını sallayıp bakışlarını karanlığa dikti.

" Pekala o zaman, yarın her şeyi öğreneceksin. " Gözlerinde yine o keskin bakışları görmüştüm. Öğrenmekten pek hoşnut olmayacağım şeyler vardı, yine de ne olursa olsun bunu hak ediyordum. Sonsuza kadar bu sırla yaşayamazdım. Umut ettiğim tek şey, Meriç'le aramızın bozulmamasıydı. Başını göğsüne koyup iyice ona doğru sokuldum. Belki de birlikte en iyi olduğumuz son anlardan birinin içindeydim.

🌼🌼🌼

Akşama kadar kendimi meşgul etmek için çeşit çeşit yemek yapmıştım. Kimlerin geleceğini Meriç'ten öğrenmiş, özenle masamı da kurmuştum. Sadık babam, Selda Sultan ve birde özel bir misafirin geleceğini söylemişti. Derin bir nefes aldım ve kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Son kez masayı kontrol ettim, tıpkı sürekli saati kontrol ettiğim gibi. Bir türlü geçmek bilmiyordu sanki, zaman bugün fazla yavaş ilerliyordu. Gecenin bu şekilde ilerleyeceğinden pek emin değildim. Evin içini dolduran kapı sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Yüzümde yapmacık durduğundan emin olsam da bir gülümseme yerleştirdim.

" Hoş geldiniz." Selda Sultan ve Sadık babam içeri girdikten sonra arkalarında tanımadığım bir kadının durduğunu fark etmiştim. Gözleri tıpkı benimkiler gibi mavi renkti. Kestane kahvesi saçları dalgalı, oldukça bakımlı görünüyordu. Yüzüne dağılmış çilleri, düzgün bir burnu vardı. Yutkundum, daha önce bana bu kadar benzeyen bir insan görmediğim için tuhaf hissettirmişti. Elimi uzattım.

" Hoş geldiniz, Hifa ben." İsmimi ve kim olduğumu muhtemelen biliyor olsa da o an ne diyeceğimi bilememiştim. Kadın tatlı bir şekilde gülümsedi.

" Hoş bulduk Hifa, bende Hale." Gözleri bir an Meriç'e doğru kaymış sonra da başka bir şey söylemeden içeriye girmişti.

Normal bir yemek davetiymiş gibi davranıyordum. Sanki bize oturmaya gelmişlerdi ve her şey normal bir şekilde gelişecekti. Hiçbir şeyin bu şekilde olmayacağını biliyordum. Herkesi yemek masasına davet ettim ve en azından bir süre normal davranabileceğimizi düşündüm. Yemek oldukça sessiz geçmişti, kısa bir süre sonra her şeyi konuşacağımız için şimdiden kimsenin konuşmaya istekli olduğunu sanmıyordum. Evin içinde yankılanan tek sesin çatal bıçak sesi olması beni fazlasıyla geriyordu. Kısa süre içinde yemeğin yenmesine gerçekten mutlu olmuştum. Zaman gündüz vaktine göre şimdi daha hızlı ilerliyormuş gibi hissediyordum.

Hale hanımın ısrarlı yardımıyla birlikte masayı toplamıştık. Bakışlarımı sürekli üstüne dikmek istemiyor olsam da, bu kadar benziyor olmamızdan ötürü kendimi tutamıyordum. Kısa sürede işlerimizi hallettikten sonra çayları da dağıtmıştım. Tam tekrar mutfağa gideceğim zaman Meriç beni durdurdu.

HÜZNÜN SESİWhere stories live. Discover now