Bölüm (1)

92.8K 4.8K 618
                                    

Beğenmeniz dileğiyle bol keyifli okumalar...

Elimdeki sadece vakit geçsin diye isteksizce okuduğum kitabın kapağını kapatıp kucağıma bıraktım.  Bakışlarım pencereden dışarıya çevrildiğinde bir süre sessizce gecenin içinde ürkütücü bir görünüme sahip dağlara baktım.

"Gönüllü olarak geldiğinizi duydum." Yan tarafımdan gelen sesle irkilerek bakışlarımı pencereden boş olan yan koltuğuna oturan kişiye çevirdim. Beyazlaşmaya başlayan saçları yaşının kırkı geçtiğini gösteriyordu. Bir eliyle gözündeki yuvarlak gözlükleri burnunun yukarısına doğru ittirip hafifçe gülümsedi. "Bu arada ben Hakan Kara. Doktorum, aynı yerde görev yapacağız hemşire hanım."

"Öyle mi? Bende Meva Özsu. Tanıştığıma çok memnun oldum doktor bey."

"Gönüllü olarak gelmişsin diyordum. Benim ömrümün çoğu bu bölgelerde geçti senin gibi kaç hemşirenin bırakıp gittiğine şahit oldum. Yanlış anlama. Bu yaptığın çok güzel bir davranış bunun için seni taktir ederim ama zordur buralar."

"Ne kadar zor olursa olsun kolay kolay gitmeye niyetim yok. Ben pes edip gitmek için ailemi bırakarak buralara kadar gelmedim." Verdiğim cevap doktor beyin hoşuna gitmiş olacak ki genişçe gülümsedi.

"İçimden bir ses seninle iyi anlaşacağız diyor."

"İnşallah."

"Eee konuş bakalım kızım. Nerelisin, kaç yaşındasın, neden buralardasın? Yoksa bu yol bitmez."

"Ben yirmi üç yaşındayım, Erzurumluyum. Buralarda olmamın sebebiyse insanlara ufakta olsa bir yardımım dokunması için." Sözlerimden sonra aramızda kısa bir sessizlik oluşmuştu. Doktor beyin yanında olmanın verdiği saygı ve gerginlikten dolayı oturduğum yerde hafifçe toparlanarak duruşumu dikleştirdim.

Tam bu sırada otobüs ani bir fren yaparak durdu. Öne doğru savrulduğumda doktor bey kolumdan tutarak benim toparlanmamı sağladı.

"Çantanı hemen koltuğun altına at." Söylediklerini mantıklı bir çerçeveye oturtamadığım için haraketsiz kalırken o ceketinin cebinden çıkardığı cüzdanını hızla koltuğun altına attı.

"Ne yapıyorsunuz?" Sorumla eş zamanlı olarak dışarıdan gelen gürültülerle başımı pencereye doğru çevirdim. Ellerinde uzun silahlar olan adamlar anlamadığım bir dilde bir şeyler söylüyorlardı. Daha çok bağrıyor, otobüsün kapısına vuruyorlardı.

"Teröristler. Çantanı hemen koltuğun altına koy bizim doktor olduğumuzu anlamasınlar." Olanları sindirmeye çalışırken doktor beyin sözlerine uyarak çantamı koltuğun altına koydum.

"Ne yapacağız?"

"Hiçbir şey. Sadece sakin ol ve ne derlerse desinler sesini çıkarma."

"Ama ya_"

"Şşt sessiz ol." Tam bu sırada otobüsün kapısı açıldığında içeri giren iki adamla korkuyla oturduğum yere daha çok sindim. Otobüs şoförünü aşağıya inmesini belirten hareketler yapıp  bağırarak anlamadığım bir şeyler söylediklerinde şoför de anlamadığım bir dilde onlara cevap verdi. Bu cevap adamların hoşuna gitmemiş olmalı ki silahın ucuyla şoförün göğsüne sert bir şekilde vurup dışarıyı işaret etti. Şoför bu hareketlerine sert bir tavırla cevap verdiğinde otobüsün içine yayılan sesle irkildim.

Bir elim yaşadıklarımın şokundan dudaklarımın üstüne kapandığında vurdukları şoförün yanına gitmek için refleks olarak ayağa kalkacaktım ki doktor bey kolumu sertçe tutarak oturmamı sözsüz bir biçimde bana tembihlemiş oldu.

Aşkın Kokusu:BARUTWhere stories live. Discover now