Bölüm(17)

56.1K 3.4K 260
                                    

Keyifli okumalar...

*Bu bölümü 09emined adlı okuyucuma ithaf ediyorum ^-^

-Birce-

Kulaklarımda uğuldayan sesleri susturmak istercesine ellerimi kulaklarıma kapatarak  masanın hemen yanına dizlerimin üstüne çöktüm. Etrafa yayılan toz bulutuna sersem bir şekilde bakarken koşarak bana doğru gelen Tufanı gördüm.

"Birce, ayağa kalk. Burada duramazsın." Kulaklarımda oluşan basınçtan dolayı sesi sanki çok uzaktan geliyormuş gibi boğuktu. Kolumu kavrayan elleri beni çöktüğüm yerden kaldırıp kendisiyle birlikte ön taraftaki içi kum dolu torbalara doğru ilerletmeye başladı. Bedenim bir kaç dakika sonra kum torbalarına yaslanmış ellerim toprağa değerken sersem bakışlarımla Tufan'ın silahını kum torbasının üstüne yerleştirip tetiğe basmasını izledim. Silahın çıkardığı gürültü kulaklarımı daha da kötü ettiğinde topraklı ellerimi kulaklarımın üstüne kapattım.

Bu ne ilkti ne de son olacaktı. Yıllardır bu seslere aşinaydık. Artık silah seslerini duyduğumda sessizce koltuğun kenarına çöküp bitmesini beklerken alıştım sanırdım. Ama şuan ilk defa dışarıda bu sesleri bu kadar yakından duyuyordum. Kum torbalarına saplanan kurşunları hissettiğimde gözlerimden birer damla yaş aktı. Ölüm sesi çökmüştü eskiden çocukların şen sesleri olan köyümüze. Ne zamana bitecek demeyi dilime yasaklamıştım. Çünkü bu dünya üzerinde insanlar oldukça silah sesleri susmayacaktı. Çıkar, iktidar, hırs insanlara bahsedilmiş duygulardandı. İnsanlar neden birbirini öldürüyor diyemeyecek kadar gözümüze sokmuşlardı toprak isteklerini.

Korku kalbimin atışını kuvvetlendirirken kulaklarıma koyduğum ellerimin titrediğini hissettim. Dolu dolu olan bakışlarımı yanımdaki Tufan'a çevirdim. Onda da bende olan  korkuyu görmeyi bekledim ama yoktu. Yüz hatları gergin, kaşları çatıktı. Bir gözünü kapatmış tetikte olan parmağıyla durmadan ateş ediyordu. Hiç olamayacağım kadar soğuk kanlı, hiç tahmin edemeyeceğim kadar kendinden emindi. Başımı kum torbasına yaslayıp gözlerimi ondan bir saniye bile ayırmadan bakmaya devam ederken kalp atışlarımın yavaşladığını hissettim. Korkmayacaktım. Tufan, yanımdaydı. Babamdan hissetmediğim güven duygusu bu adamdayken korkuyu hissetmek ona hissettiğim güvene hakaret olurdu.  Omuzlarımı çökerterek olduğum yerde iyice büzülürken dudaklarımda annemin bana öğrettiği dualar vardı.

Annem... Şimdi ne kadar da korkuyordur. Kendisi için değil de en çok benim için korktuğuna adım gibi emindim. Böyle zamanlarda hep yanında, gözünün önünde olmamı isterdi. İçimde onun yanına gitmek için güçlü bir istek hissettiğimde ellerimi kulaklarıma iyice bastırdım.

Silah sesleri aralıksız devam ederken güçlü bir patlama sesi bütün silah seslerini bastırdı. Gözlerim roket atarın düştüğü yeri gördüğünde çığlık atarak ayağa kalktım.

"Anneeeeee!" Oturduğum yerden kalkıp bir kaç adım atmıştım ki bedenim sertçe geriye doğru çekildi. Tufan arkamdan sıkıca sarılarak gitmemi engellemeye çalışırken ben anne diyip kollarının arasında çırpınıyordum.

"Birce, sakin ol."

"Annem, annem evdeydi. Evimiz..." Çırpınışlarımı kesip evimizden geriye kalan harabeye bakmamak için başımı önüme eğdim. Koca bir yumru gelip boğazıma oturmuştu. Ve kalbim sanki acıdan kasılıp kalmıştı. İçimde biriken hıçkırığı serbest bırakıp deli gibi ağlamaya başladığımda Tufan'ın beni kendisine doğru çevirip başımı göğsüne yaslamasına izin verdim. Ellerim üzerindeki üniformayı sıkıca kavrarken hıçkırıklarımı göğsüne hapsettim.

"Geçicek, geçicek." Kulağıma söylediği sözlere inanmadığımı belirtircesine başımı hızlıca iki yana salladım.

"Annem. Tufan annem." Yüzümü göğsünden kaldırıp gözlerine baktığımda gözlerindeki acıyı gördüm. Elleri yanaklarımı kavradığında derin bir nefes aldım ama gözlerim sanki içimdeki acıyı dindirebilecekmiş gibi göz yaşı dökmeye devam ediyordu.

Aşkın Kokusu:BARUTWhere stories live. Discover now