Bölüm(31)

42.7K 2.8K 199
                                    



Ahlak, millet yapısının temelidir. O olmadan hiçbir şey olmaz.(Atsız/Türk Ülküsü)

Bu bölümü ErDeBa adlı okuyucuma ithaf ediyorum^^

-Meva-

Uykunun verdiği mahmurluk yavaş yavaş üzerimden kalkmaya başladığında esneyerek göz kapaklarımı yavaşça araladım. Kürşad'ın gri tişörtü bakış açıma girdiğinde dudaklarım benden habersizce yukarı doğru kıvrılmıştı bile. Her sabah Kürşad'ın kolları arasında uyanmaya hala kendimi alıştıramamıştım. Sabahları gözümü açıp ilk onu gördüğümde, ilk onun kokusunu duyumsadığımda vücuduma yüksek dozda uyuşturucu almış gibi oluyordum. Deli gibi gülmek, çocuklar gibi kahkaha atarak yatağın üstünde zıplamak istiyordum ama bunların hiçbirini yapmayıp yüz kaslarım felç geçirene kadar gülümsüyordum. Ancak gülümsemek bile içimdeki hisleri dışarı vurmak için yeterli olmuyordu.

Başımın altındaki pazusunun sertliğini hissedince hafifçe kaşlarımı çattım. Bütün gece böyle yatıyordum ve o kolunun ağrısından bir kere olsun şikayet etmiyordu. Bir keresinde kolunun ağrıdığını düşünerek inatla başımı koluna koymadığımda ilk önce kaşlarını çatıp bana kötü kötü bakmış daha sonrada çocuk gibi küsmüştü. O kadar zayıf bir adam değilmiş, başım da hiç ağır değilmiş gibi cümleleri sıralayıp durmuştu dakikalarca. Ben de inat etmeyi bırakıp her gece güzelce başımı koluna koyup göğsünün arasında yerimi alıyordum. O şikayetçi değilse benim için hava hoştu.

Saat daha kalkmak için çok erkendi ama gözlerimi kapatsam da bir türlü uykum geri gelmiyordu. Bir kere uyanıştım ya bu saatten sonra artık geri yatamazdım. Kürşad'ı uyandırmamak için kıpırdayamıyordum bile. Adam en ufak bir hareketimde direk gözlerini açıyordu. Bu tavrına da bir türlü alışamıyordum. Uzun bir süre de alışamayacaktım galiba. Nasıl en ufak bir harekette gözlerini açtığında üzerinde hiç uyku mahmurluğu olmadan bana odaklanabiliyordu? Mesleğinin getirdiği bir şey olmalıydı.

"Uyandığında kendine işkence etmek yerine yataktan kalkmalısın." Kürşad'ın boğuk ses tonunu işittiğimde başımı hafifçe kaldırarak gözlerimi yüzüne çevirdim. Gözlerini gözlerime dikmiş gülümseyen bir yüzle bana bakıyordu.

"Yine benim yüzümden uyandın dimi?"

"Hayır, uykumu alınca uyandım."

"Yalancı! Bence bu duruma bir çözüm bulmalıyız yoksa benim yüzümden uykusuz kalacaksın."

"O kadar da değil, biraz abartmıyor musun canım?"

"Hiç de abartmıyorum. Her sabah kıpırdamamla uyanıyorsun."

"Hayır, sadece iki kez oldu bu genelde ben erkenden uyanırım zaten."

"Maşallah her şeye de bir cevabın var kocacım. Ama benim de harika bir fikrim var senin sabahları rahat rahat uyuman için."

"Neymiş bu harika fikrin, çok merak ettim şimdi." Gözlerini yalancı bir merakla açtığında gülerek yanağını sıktım.

"Ben yatağın bir ucunda sen yatağın bir ucunda yatarsak rahat rahat uyuyabilirsin."

"Yok artık." Sözlerime karşılık gülmeye başladığımda kaşlarımı çatarak sessizce gülmesinin bitmesini bekledim.

"Ben ciddi ciddi söylemiştim sen niye gülüyorsun şimdi?" Bu sefer sözlerimin üstüne derin bir nefes aldı ve yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdı. Az önce gülümseyen adamdan eser kalmamıştı adeta. Gözleri hafifçe kısılmış bakışları avcı misali üzerime dikilmişti. Yukarı doğru kıvrık olan dudaklarıysa düz bir çizgi halini almıştı. Kürşad'ı tanımasan onun bu halinden biraz ürkerdim açıkçası.

Aşkın Kokusu:BARUTWhere stories live. Discover now