Bölüm(7)

63.1K 3.9K 384
                                    

Keyifli okumalar...

*Şehit kanıyla ıslanan topraklarda yetişen çiçekleriz, hepimiz. (Tuğçe K.)

Yanıma gelen küçük kız çocuğunun elindeki ufak kesiğe bakıp ciddi bir yüz ifadesiyle yarayı temizledikten sonra yara bandını küçücük olan parmağına bantladım.

"Biliyor musun?"

"Neyi?"

"Bende büyüyünce senin gibi hemşire olacağım."

"Eminim buraların en iyi hemşiresi sen olursun." Söylediğim sözler üzerine gururla başını dikleştirerek bana el sallayıp sağlık ocağından çıktı. İşittiğim seslerle kaşlarımı çatıp bende dışarıya çıkmıştım ki ayaklarım gördüğüm görüntü karşısında olduğu yere mıhlandı. Gözlerimden akan yaşlar haricinde bedenim herhangi bir harekette bulunamıyordu. Köye ardı ardına giriş yapan Türk bayrağına sarılı tabutlar nefes alışverişimi düzensizleştiriyor, ellerimin korkuyla ter içinde kalmasına sebep oluyordu.

Bir, iki, üç, dört, beş. Tam beş tabut yan yana dizilmişti! Köydeki insanlar tabutlara dokunup ağlarken feryatları kulaklarıma dolup ruhuma ard arda darbeler gönderiyordu. Cansız gibi duran elimi kaldırıp düşmemek için kapıya tutunmuştum ki Kadirin yanıma doğru geldiğini gördüm. Yüzünde gördüğüm ifade ağlamamak için kendisini sıktığını ortaya seriyordu. Sanki ona dokunsam ya da herhangi bir şey söylesem bir çocuk edasıyla duvar köşesine çöküp ağlayacak gibiydi.

Yanıma gelip diğer yanımda cansız gibi duran elimi sert elinin içine alıp avucumu açtı. Ardından diğer avucunda tutmakta olduğu şeyi avucumun içine bırakıp gözlerime baktı.

"Vatan sağolsun." Titreyen ses tonu göz yaşlarımı arttırdığında o başka hiçbir şey söylemeyerek arkasını dönerek tabutların yanına doğru ilerledi.

Bense avucumun içindeki demirin sıcaklığını hissettiğim künyeye bakakaldım. Sanki içimde bu künyenin demiri gibi ateş almış gibi yanıyordu.

"Hemşire! Hemşire Hanım!" Kulaklarıma dolan gürültüyle kan ter içinde kalmış bir şekilde uyandım. Yumruklanan kapımı bir kenara bırakıp gördüğüm kabusun etkisini üzerimden atmaya çalışmak için odaklandım. Künyedeki ismi okuyamadan uyanmıştım ama yazan ismi tahmin etmek hiç de kolay değildi. Bunun gerçek oldugunu bir saniye olsun düşünmek bile tüylerimi diken diken etmiş, sert bir rüzgara tutulmuş gibi üşümeme sebep olmuştu.

Sadece bir kabus. Geçti, geçti. Şimdi sakin ol ve derin bir nefes al. Kendi kendime konuşursak düzensizce alıp verdiğim solumu düzene soktuğumda üzerimdeki yorganı bir kenara atarak ayaklarımı yataktan sarkıttım. Kapım kırılmadan önce kapıyı açsam çok iyi olacaktı. Ayağa kalkıp kenardaki uzun, yün hırkamı üzerime geçirip hızlı adımlarla kapıya doğru ilerledim.

Kapıyı açtığımda karşımda köyü korumak için gelen jandarmalardan biri duruyordu. Yüzündeki endişeli ifadeye bakılırsa kötü bir şeyler olmuştu.

"Yaralılar var. Doktor Bey acil olarak sizi çağırdı."

"Yaralı mı? Askerler mi?"

"Hayır. Buraya yakın olan bir köye saldırı olmuş hafif yaralılar buraya getirildi. Hemen gelmeniz lazım."

"Tamam. Üzerimi değiştirip geliyorum."

"Vakit yok, hemşire hanım." İşittiğim sözler üzerine üzerimdeki pijamama kısa bir bakış attım. Toz pembe sade pijama altlığımın üstünde beyaz, v yaka bir tişört vardı.

Aşkın Kokusu:BARUTWhere stories live. Discover now