Bölüm (26)

43K 2.8K 219
                                    

Keyifli okumalar...

-Kürşad-

Meva telsiz karakolunun içine girerken yanıma aldığım askerlerle, karda bıraktıkları ayak izlerini takip ederek teröristlerin peşinden ilerlemeye başladım. Soğuk havanın vücudumda bıraktığı hisleri hissedemeyecek kadar öfke doluydum. Aklımdan onlarca düşünce geçip duruyordu. Telsiz karakolunda ki askerlerin durumuna bile bakmadan teröristlerin peşlerine düşmüştük. Şehit verip vermediğimizi bile bilmiyordum.

"Komutanım, takviye isteyecek miyiz?"

"Komutanım, takviyeye gerek var mı ki? Hallederiz biz." Hüseyin Kadir'in sözlerinin hemen ardından konuştuğunda Kadir'in yüzünde hafif bir tebessüm oluştu.

"Şimdi düşündüm de bence de takviyeye gerek yok komutanım."

"Çenenizi değil ayağınızı çalıştırın." Otoriter bir ses tonuyla konuştuğumda susarak yürümeye devam ettiler. Beş dakikalık bir yürüyüşün ardından hiç durmadan yürümeye devam ederken üzerimize açılan ateşle hızla kayaların arkasına geçtik.

"Anlaşılan birileri bizi bekliyormuş."

"Ne güzel işte bizi boşa uğraştırmadılar, komutanım." Hüseyin herkesten önce silahını kayanın üstüne yerleştirmiş atışa başlamıştı bile. Silahı sıkıca kavrayıp hedefe odaklanmaya çalışırken Kadir'in sesini işittim.

"Komutanım, kafamı kaldıramıyorum. Kaç kişiler?"

"Yedi saydım. Taramalı silah var. Keskin nişancı da olabilir." Hüseyin Kadir'in cevap verirken bakışlarımı atışların geldiği yerde gezdirmeye başladım.

"Hüseyin haklı. Rüzgar dört yönünden iki şiddetinde dokuz yüz metre mesafede. İndirmek isteyen var mı yoksa indiriyorum."

"Bende komutanım." Bakışlarımı hedeften ayırıp silahını öpen Hüseyin'e çevirdim. Normal adam yoktu bende. Aradan saniyeler geçmişti ki taramalı silahın sesi sustu.

"Gözün silahın olduğu yerde olsun, Hüseyin. Boş bırakmazlar."

"Emredersiniz, komutanım."

"İkisi gitti kaldı beş." Emre'nin sözlerinin hemen ardından konuştum.

"Kaldı dört."

"Komutanım, keskin nişancıyı indirdim."

"Helal be kardeşim." Emre ben daha bir şey söylemeden Hüseyin'e tezahürat yapmaya başlamıştı bile. Bu hallerine gülümserken Kadir'in ayağa kalktığını gördüm.

"Kadir, yerine geç! Ne yapıyorsun?"

"Komutanım, Hüseyin taramalıyla nişancıyı hallettiğine göre şu şerefsizlere daha da yaklaşıp işlerini bitirelim. Askerlerimiz bizi bekliyor!"

"Kadir bu bir emirdir hemen yerine geç!" Beni dinlemeyip ilerlemeye başladığında sesli bir şekilde küfür ettikten sonra bedenimi sakladığım kayanın arkasından çıktım. "Koruyun bizi!" Kadir'in yanına gidip parkasından sıkıca tuttuğum gibi onu taşın arkasına sokmuştum ki bedenim hafifçe sarsıldı. Elimi acının kaynağı olan boynuma götürmüştüm ki bir an da yere yığıldım. Görüşüm bulanıklaşıp gözlerim kararmaya başladığında kulaklarıma Kadir'in ve Hüseyin'in sesi doldu.

"Komutan, vuruldu!"

"Başınızı kaldırmayın, keskin nişancı var!"

Saniyeler sonra etraftaki silah sesleri de dahil olmak üzere bütün sesler silinip gitmişti. Bilincimi kaybetmeden önceyse beynimin içinde sadece Mevan'ın ismimi söyleyen sesi vardı.

Aşkın Kokusu:BARUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin