Bölüm(23)

44.5K 2.9K 140
                                    

Keyifli okumalar...

*Mutsuzluk bir tutkal gibi bize yapışırken mutluluğun  baloncuklar gibi hemen kaybolmasının belki de tek sebebi insanların mutsuzluğu daha çok benimsemeleriydi...(Tuğçe K.)



Kelimelere farklı kılıflar uydurup içimden geçen duyguları ifade etmek istesem de şuan da bunu yapmama izin yoktu. Elimdeki silahın kabzasını daha sıkı kavrayıp karların içinden seri adımlarla ilerlerken arkamdan gelen adamların nefes seslerine karışan ayak seslerini işitiyordum. Aldığım psikolojik dersleri zihnimin içinde tekrarlayıp içimdeki endişeyi en aza indirmek için kendimle savaşıyordum bir yandan da. Endişemin, öfkemin aklımı ele geçirmesine izin veremezdim. Duygular insana hiç olmadık yerde olmadık şeyler yaptıracak kadar kuvvetliydi. Bundan dolayı üzerimdeki üniformaya saygım bile aklımın ön planda olması için yeterli bir sebepti.

Şiddetini arttıran kar yağışı ayak izlerini kapatmaya başladığında adımlarımı hızlandırdım. Ayak izlerini kaybedersek onları bulmamız zorlaşırdı. Bu Allah'ın uçsuz bucaksız dağında her yere gitmiş olabilirlerdi. Belki de kar yağışından dolayı buraya yakın bir köye sığınmışlardı ya da bir mağaraya... Aklımda onlarca fikir dönüp dolaşırken beni kendime getiren  Hüseyin'in sesi oldu.

"Komutanım ileri de izler kayboluyor." Hüseyin'in gösterdiği yöne baktığımda gerçekten de ayak izlerinin olmadığını gördüm. Bakışlarımı o bölgenin çevresinde defalarca gezdirsem de herhangi bir ize rastlamadım. 

"Kar daha yeni yağmaya başladı taze kar ayak izlerinin bıraktığı boşluğu dolduracaktır." dizlerimi kırıp yere çökerken avucumun içine bir avuç kar aldım. 

"Komutanım destek isteyelim mi?"

"Destek ekibin gelmesiyle vakit kaybedemeyiz! Durduğumuz her an bizden daha çok uzaklaşıyor olabilirler." Öfkeli bir ses tonuyla konuştuğumda Hüseyin başını önüne eğdi.

"Haklısınız komutanım. Merak etmeyin hemşire hanımı bulucağız."

"Komutanım izler buradan devam ediyor." Burak  hızlı adımlarla yanımıza gelip ileri de bir noktayı gösterdiğinde avuçlarımın içindeki kar'ı yere atıp hızla o noktaya doğru ilerledim. Burak haklıydı izler çok belirgin olmasa da buradan geçtiklerini anlamamız için ufakta olsa bir izdi.

"Aferin." Kelime dudaklarımdan dökülmüştü ki çok uzaktan silah sesi duyuldu.

Endişe dolu bakışlarımı önümde uzanan bembeyaz yollara diktiğimde silahı tutan elimin titrediğini hissettim.  Kalbime koca bir ağırlık çöktüğünde boğazım endişe ve korkudan düğüm düğüm oldu. Yüzüme düşen kar tanelerinin göz yaşlarını bir sır gibi saklayacağını bilseydim içimdeki korkuyu serbest bırakırdım. 

Korku...

Daha önce defalarca korkuya içimde yer ayırdım. Bazen dakikalar geçirdim korkuyla bazense saatler. Yeri geldi kendim için korktum yeri geldi sırt sırt verdiğim arkadaşlarım için korktum ama hiçbir zaman bir kadın için korkmamıştım. 

Korku denen duygunun hep aynı olduğunu düşünürdüm ama şimdi korkunun da çok farklı şekilleri olabileceğini anladım. Kendin için korkmak, başkası için korkmak ayrıydı ama hiçbiri kalbinin orta yerine yerleşen küçük bir kadın için korkmakla eş değildi.

"Komutanım, iyi misiniz?" Hüseyin beni kendime getirmek için omzuma koyduğu elinin baskısını arttırdığında sesli bir şekilde boğazımı temizleyerek konuştum.

"Hızlı adımlarla silah sesinin geldiği bölgeye gidiyoruz. Dikkatli olun, gözün etrafta olsun ava çıkarken av olmayalım." Titrek ve boğuk çıkan sesim bana bile yabancı gelmişti. 

Aşkın Kokusu:BARUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin