Bölüm(28)

43.6K 2.6K 244
                                    



-1 AY SONRA-

-Birce-

İnsanlar mutluluktan çok mutsuzlukların hatırlamaya lanetlenmiş gibiler. En ufak olaylarda ya da dalgınlıklarında mutsuz anılarını derinlerden çıkarıp üzerindeki tozları temizlerler. Bir insana en mutlu anını sorsan bir süre düşünüp cevap verir ya da veremeyenler de olur. Ama mutsuz bir anını sorsan aklından onlarca sahne geçip durur. Peki neden mutsuzluğa sıkıca tutunmayı bu kadar tercih ediyoruz? Canımızı çok yakıp ruhumuzda derin izler bırakması mı bunun sebebi? Cevaplar kişilere göre değişir.

Gökten yeryüzüne düşen kar tanelerine ve teni bıçak gibi kesen soğuk havaya rağmen bugün benim en mutlu günümdü. Eğer biri bana en mutlu anın neydi diye soracak olursa tereddüt bile etmeden bu anı anlatırdım o kişiye. Hava soğuk ama içimdeki mutluluk hiç olmayacak kadar sıcak.

Yanımdan geçen insanlardan bakışlarımı alıp benim adımlarıma ayak uydurarak yürüyen Tufana baktığımda yüzüme yayılan kocaman gülümsemeyi durduramıyordum. Ona her baktığımda kocaman gülümsemem çok ayıp mıydı? Annem olsa kızar mıydı diye düşündüm. Hayır, şüphesiz kızmaz benim bu halimden o da büyük bir zevk alırdı. Her zaman benim özgürce gülümsememi istediğini bilirdim.

"Şu mağazaya da bakalım mı? Güzel kıyafetler var gibi duruyor, ne dersin?" Mağazanın vitrininde olan gözlerini bir anda üzerime çevirince ne yapacağımı şaşırarak başımı hızla önüme çevirdim. Ona bakarak güldüğümü fark etmiş miydi acaba? Her fırsatta baktığımı düşününce onun fark etme ihtimaline verdiğim yüzde artıp duruyordu. Rezil olmuştum. Utancımdan kızarmaya başlayan yanaklarımın sıcaklığını hissettikçe daha da utanıyordum.

"Birce, bir sorun mu var? Çok mu üşüdün?" Son sorusuna cevap olarak başımı hafifçe ona doğru çevirip olumsuz anlamda iki yana salladım.

Bir adım daha atarak bana daha çok yaklaştığında gözlerim şaşkınlıkla büyüdü. Benim şaşkın halimin tersine o rahat bir yüz ifadesiyle boynumdaki atkıyı çıkararak kendi boynundaki atkıyı boynuma doladı.

"Çok ince bu atkı hadi gidip sana kalın bir atkı alalım. Hem de şu mağazadan elbise bakarız."

"İyi de orası kadın mağazası." Fısıltı halinde çıkan ses tonum üzerine kocaman gülümsedi. Yüzündeki gülümsemeyle bana bakınca karnımın ağrımaya başladığını hissettim. Peki kalbim... Neden bu kadar hızlı atıyordu ki? Elinde olsa göğüs kafesimi parçalayıp Tufan'ın ayaklarının dibinde atmaya devam edecekmiş gibi hissediyordum. Hiç normal olmayan bu hislerin beni korkutması gerekirken beni mutlu etmeleri kalbimin durumundan daha garipti belki de.

"Sana erkek mağazasından kıyafet bakamayacağımıza göre bu mağazaya girmeliyiz."

"Bana kıyafet mi alacağız?"

"Düğüne benimle birlikte gelmiyor musun? Oysa ben senin içinde uçak bileti almıştım ayrıca Hemşire Hanım seni görünce çok sevinirdi." İşittiğim sözler üzerine içten bir şekilde gülümseyip titreyen ses tonumla teşekkür ettim.

Elimi kocaman elinin içine aldığında durdu ve kaşlarını çattı.

"Ellerin buz gibi olmuş neden söylemiyorsun?" Bir şey söylemeyip sessiz kaldığında derin bir nefes alıp elimi daha sıkı kavradı. Yavaş adımlarla mağazaya doğru ilerlerken etrafa kısa bir bakış attıktan sonra boynumu eğerek yüzümü Tufan'ın atkısına gömdüm. Kokusu burun deliklerimden içeri sızarken atkının sıcaklığı soğuktan uyuşmuş çenemi ve dudaklarımı gevşetti.

...

Garsonun elindeki tabakları önümüze koyarken bakışlarım masanın yanındaki poşetlere takıldı. Ne kadar itiraz etsem de bana bir sürü şey almıştı. Ayrıca bana ders çalışmam için soru bankaları, kaynak kitap, defter ve renkli kalemler bile almıştı. Benim için bir sürü şey yapıyor ve parasını harcıyordu. Kendimi ona yük oluyormuş gibi hissetmeden yapamıyordum.

Aşkın Kokusu:BARUTOnde histórias criam vida. Descubra agora