Bölüm(13)

59.1K 3.6K 312
                                    

Keyifli okumalar...

*Bu bölümü KubraAtabas1905 adlı tatlı okuyucuma ithaf ediyorum ^_^

*Bir kemiğin ardından saatlerce yol giden itler bile gülecek kimsesizliğimize. (H.N. Atsız)

-Kürşad-

"Çiçek kokunuz Barut kokuma karıştı hemşire." Beklenmedik sözlerim hemşire üzerinde şok etkisi yaratmış olacak ki olduğu yerde bir kaç dakika durduktan sonra hızlı adımlarla sağlık ocağına doğru ilerlemeye başlamıştı.

Bir kez olsun yüzüme bakmadan sağlık ocağına ilerlerken iki yanında duran ellerini yüzüne götürdüğünü görünce dudaklarım yavaşça yukarı kıvrıldı. Eğer şuan karşımda olsaydı büyük ihtimalle kızarmış yanaklarını benden saklamak için başını önüne eğer ve o mavi gözlerine çoğu zaman yaptığı gibi postallarıma dikerdi.

Ellerimi pantolonumun cebine sokarken hemşirenin arkasından bakmaya devam ettim. Küçük bedeni, hassas ruhu bu dağlar için kolay yemdi. Ama o hassas ruhun içinde de savaşçı bir kadın vardı. Ağlayıp pes edecek noktaya kadar gelse bile inatla onu yıpratan bu dağlarda koşmaya devam edecek bir kadın.

Ondan uzakta olup ona yaklaşmamam gerekiyordu. Ama her sabah kendime tekrarladığım bu sözlerden dakikalar sonra kendimi ona giden yolda adımlarken buluyordum. Oysa bu yola çıkarken tek gideceğim yolun şehadet şerbetini içmek olduğu konusunda kendimle anlaşmıştım. Bu yüzden annemin bulduğu gelin adaylarına itiraz edip köşeme çekilirken şimdi karşıma çıkan hemşire kendimle olan anlaşmamı bozmuş. Ve bozduğu bu anlaşmanın tekrar olmaması içinde kokusunu ciğerlerime doldurup gitmişti.

Silahımı kavrayan ince parmakları ve zayıf bileklerine bakarken içimdeki koruma dürtüsü ortaya çıkıp onu sarıp sarmalamak istiyordu. Soğuk elini kavrayıp kabzanın üstüne yerleştirirken tetiğe basarken bile titremeyen ellerimin onun elini tutarken titremesinden korkmuştum. Ne kadar itiraz etmeye çalışsam da bu küçük hemşire gelip vatan sevdamın yanına diz çökmüştü. Onu da vatan kadar seveceğimi bilerek sessizce...

Derin bir nefes alıp silahımı bacağımdaki kılıfa yerleştirdikten sonra kulübeye doğru ilerlemeye başladım.

"Ben Fatihler timinin komutanı Üsteğmen Kürşad Türkmen."

"Üsteğmenim hareket tespit ettik. Mağara arama faaliyetlerine çıkın."

"Emredersiniz." Telsizi yerine koyup yanımda dikilen Hüseyine döndüm.

"Yedi kişi burada kalsın. Beş kişi seçip hazırlanın. On dakika sonra yola çıkmış olacağız." Kulübeden çıkıp sakin bir alana doğru ilerlemeye başladım. Cebimden telefonumu çıkarıp Sultanımı aradım.

"Aslanım."

"Sultanım, nasılsın?"

"Allah'a şükür iyiyim. Sen nasılsın oğlum?"

"İyiyim. Annem göreve gidiyorum. Bi arayıp sesini duymak istedim."

"Allah utandırmasın aslan oğlum. Git yapman gerekeni yap görevin bittiğinde de beni ara."

"Babama ve Tufana da selam söyle."

"Söylerim oğlum. Bu arada sana bir şey soracaktım. Vaktin var mı?"

Aşkın Kokusu:BARUTWhere stories live. Discover now