-4-

4.5K 268 8
                                    

"Eğer bir kez daha bunu yaparsan Park Jimin... Aslında seni tehtid edecek birşeyim yok. Ama kırılacak bir kalbim var."
Bilinçsizce yaptığım bir hareketle ona sarılmıştım. Bu his gerçekten harikaydı. Anlatılamaz birşey..
Kokusu, vücudu tamamen bana bağlıydı şu an. İçinde biyerlerde saklı olan şefkati benimdi. Kafamı göğsüne gömüp ritimsiz kalp atışlarını dinledim.
"Bana sarılan bu küçük bedene hiçbir zaman sahip olamayacak olmam canımı daha çok acıtıyor minik..."
Kafamı kaldırıp bir süre yüzüne baktım. Bir anlık hiddetle bedenimi onunkinden ayırıp sıktığım yumruklarımı göğsüne geçirmeye başladım.
"Aptal! Aptal pis aptal öylece gittin. Ne vardı yanında gelseydim ha?"
Yumruklarımı tutup acıyla yüzüme baktı. Nefes almaktan bile bıkmış gibiydi fısıldayarak konuşmaya başladı.
"Canımı yakıyorsun."
Ah ben tam bir aptalım. Onu en son gördüğümde zaten iyi değildi ve şimdi durmuş hırpalıyordum.
"Özür dilerim. Jimin ben senin için çok korktum. O gün ne oldu? Neden iki haftadır yoksun?"
"Ağlamayı kes aptal!"
Her bağırışında biraz daha korkuyordum. Refleks olarak geriye çekildim. Korkmuş olduğumu fark etmiş olacak ki gözlerime baktı ve sakince konuşmaya devam etti.
"Hiçbirşey olmadı. Benim için endişelenme, bana dokunma, gözlerime bakma, kokunu duymama izin verme, bana gülme, gözlerimin önünde ağlama. Çünkü sen böyle yaparsan ben sana..."
"Sen bana?"
"Ben sana a- Minik böyle yaparsan sana- Ah herneyse sadece beni umursama."
"Gerçekten ne olduğunu söylemeyecek misin? İki hafta seni bekledim."
"Ortada söylenecek birşey yok. Sadece kahve içmeyi sevmem. Midemi bulandırdı."
Gözlerini kaçırıp yanımdan geçip gitti. Konuşmaları çok hissizdi. Sadece aptallık ediyordum. Asla ona sahip olamayacaktım. Havanın soğukluğundan titrediğimi hissedip içeri girmeye karar verdim. Okul binasına girip sınıfa doğru yürümeye başladım. Karşımda Jungmin bana doğru koşuyordu.
"Bebeğim sen iyi misin? Jimin sınıfa girdi ve korkunç görünüyordu. Onu gördün mü?" Birşey söyleyemeden ağlamaya başladım. O an savunmasız bir bebek gibi göründüğüme eminim.
"Aman tanrım görmüşsün."
Jungmin beni kendine çekerek sarıldı. Bunu yapmaması gerekiyordu çünkü onun tesellisi beni daha çok ağlatıyordu. Artık titreyerek ağlıyordum. Tüm okulun ortasında lanet olası insanlar güçsüzlüğümü görüyordu.
______
"O kahveyi niye içtin?"
"Çünkü şu aptal çocuk onu miniğe almıştı ve onun içmesini istemedim!"
"Çöpe atabilirdin. Yah Jimin neden kendine zarar vermen bu kadar önemsizmiş gibi davranıyorsun? Ya bu sefer ölseydin?!"
"Shijin rahatla doktor sadece kahve içmemin kötü olacağını söyledi öldüreceğini değil."
"Kalbin ya buna dayanamasaydı?"
Lanet olası bir şekilde bugün herkes gözümün önünde ağlıyordu. Neden ben onların önünde ağlayamıyordum? Haksızlık~
"Minik bana sarıldı Shijin."
"Senin için çok endişelendi. İki hafta boyunca hergün ağladı, her saniye bana adresini sordu. Bunu ona söyleyecek misin?"
"Tabiki hayır! Daha önce söylediğim gibi onu hayatıma alamam. Seni bile almamalıydım."
"Salak ben senin en iyi arkadaşınım. Ve ileride o sen istemesen de hayatına girecek. Hatta girdi bile. Çoktan zincir kırıldı Jiminnie ya uçurumdan düşerken gülersin ya lanet okuyarak ölürsün. Hangisi?"
Cevabını ben bile bilmiyordum. Konuşmayı kesip bana sarıldığı anı düşündüm. Bedeni o kadar küçüktü ki sanki her an incitebilirdim onu. Kokusu tüm bedenime yayılmıştı. Minik elleri korkudan titrerken belime kenetlenmişti.
Kendi kendime fısıldamaya başladım. "Sıcaklığını hissettim minik. Sarhoş eden sıcaklığını hissettim."
"Ve o an sen buz gibi soğuktun Park Jimin."
Duyduğum sesle irkilip gözlerimi açtım. Karşımda Shijin olması gerekirken minik vardı. Aptal Shijin bunu sana ödeticem.
"Niye geldin?"
"Seni görmek istedim. Neyin var bilmiyorum ama senin için korkuyorum."
"Korkma demiştim sana."
"Aynı zamanda sana gülmememi, bakmamamı, dokunmamamı da söylemiştin ama ben kalbime söz geçiremem ki."
"O zaman ben geçiririm."
"Kendininkine geçirebiliyor musun?"
"Benimki zaten çöp. Ne yaparsa yapsın umrumda değil."
"Güzel kokuyorsun peri kızı Park Jimin."
Cevap vermeme gerek kalmadan Jungmin sınıfa girdi. Ona yakınlaşmamak için iyi bir fırsattı. Hemen kalkıp gittim.

-Kwon Jimin'den-
Jungmin'in girmesiyle Jimin çıktı. O ise gelip Jimin'in oturduğu yere oturdu.
"Minnie bişey söylemem lazım."
"Söyle."
"Sen Park Jimin'e aşık oldun değil mi? Yani seni uyardım ama sanırım engel olamadım. Lütfen onun hakkında endişelenmenin aşk olmadığını söyle."
"Aşk nasıl bir histir Jungie?"
"Yani tam olarak bilmiyorum ama kitaplarda kelebekli lanet olarak bahsedilir. Onu gördüğünde kokusunu duyduğunda tüm vücudunun titrediği. Huzur bulduğu söylenir."
"O zaman çok geç Jungie çünkü ben hiçbir zaman birinin kokusunda bu kadar huzur bulduğumu hatırlamıyorum."
"Üzgünüm bebeğim. Acı çekmeni engelleyemedim."
"Sorun yok acı çekmiyorum. O gerçekten çok güzel."
"Hata yaptığının farkındayım ve ağlayarak bana geri döndüğünde ne olursa olsun seni kabul edeceğim."
Zilin çalmasıyla yanımdan kalkıp yerine gitti. Herkes sınıfa girdikten sonra en son o girdi. Yanıma otururken göz ucuyla bana bakıyordu. Dersin başlamasıyla kafasını sıraya koydu ve uyumaya başladı.
"Evet arkadaşlar harika bir haberim var. Bugün size sürpriz bir sınav yapacağım. Kwon Jimin! Yanındakini uyandır lütfen."
En arkada görünmüyor olmamızın avantajıyla ona yaklaştım. Kokusunu her içime çekişimde biraz daha sarhoş oluyordum sanki. Yavaşça saçlarına dokundum. Parmaklarım aşağı alnına indi. Onu gıdıklamaya çalışıyordum ama bu aptal ne diye gıdıklanmıyordu? Aslında cesaretim olsa onu öpebilirdim. Dudakları harika görünüyordu. Birkaç saniye daha nefes alış verişini dinledim. Düzensiz bir ritimdi bu aynı kalbi gibi.
"Jimin?"
Fısıldayarak da halledemiyordum. Ellerimi boynuna koyduğum an zıplayarak uyandı.
"Aman tanrım bu şey buz gibi!"
Korkmuş olacak ki eliyle kalbini tutuyordu. Gözlerini kapattı bir süre bekledi. Sonra bana baktı.
"Öpmeni beklerdim minik." dedi sırıtarak. Aman tanrım o ilk defa bana gülmüştü! Bu sefer içimdeki onu iliklerime kadar hissettim. İçimde nefes alan bir Park Jimin vardı. Ve ben artık onu tam anlamıyla hissediyordum.
"Ya arkadaki iki Jimin'e de sesleniyorum artık dağıttığım sınav kağıtlarına odaklanın."
Aptal karı en güzel anımı niye mahvediyorsun?!
Sinirle kağıdıma odaklandım.
#

Sorular kolaydı ve dakikalar içerisinde bitmişti.  Kalkıp kağıdımı hocaya verdim ardından oturup Jimin'i izlemeye başladım. Kağıdına hiç dokunmamıştı, gözleri kapalı bir şekilde küfürler savuruyordu. Birden aklıma iki haftadır okulda olmadığı geldi. Hızlıca kağıdını alıp doldurdum ve önüne koydum. Hışırtıyı duyduğunda gözlerini açıp kağıda baktı.
"Neden yaptın ki bunu?"
"İki haftadır yoksun sonuçta. Ve sana her ne olduysa benim kahvem yüzünden oldu. Özür hediyesi olsun bu da."
"Bana yaptığın herşey için özür hediyesi falan vermeyi düşünme yoksa üniversite sınavına bile benim yerime girmek zorunda kalırsın."

LUNATICWhere stories live. Discover now