-35-

2.1K 143 12
                                    

"Minik aldığın nefesi ver sonra ben nefes almaya başlayacağım!"

Seslice içimdeki nefesi bıraktıktan sonra Jimin'in kızaran yüzü normal rengine dönmeye başladı.

O cidden nefes almıyordu!

"Oh güzel görünüyorsun!"

"Teşekkür ederim." dedim üstündeki deri pantolona bakarken "Sen de çok şey görünüyorsun." diye de ekledim ardından.

"Ney?"

"Şey işte!"

"Seksi?"

Söylediği şey tam olarak düşünceme uysa da sesli olarak dile getirmek fazlasıyla utanmama sebep oldu.

Kızaran yanaklarımı saklamaya çalışarak mırıldandım.

"Ondan işte."

"Ne duyamadım?"

"Hadi gidelim Jimin!"

Sinsice bir gülüş atıp motora bindi, ben de arkasına.

"Nereye gidiyoruz?"

"Kaskını tak."

"Böyle iyiyim."

"Kask önemli."

"Hayır takmak istemiyorum."

"Neden?!"

Tabiki de kafamı yaslayıp kalp atışlarını dinlemek huzur verdiği için böyle yapıyorum demeyecektim!

"Hava sıcak!"

"Hava soğuk." dedi bir uzun kollu elbiseme bir de havaya bakarak.

Göz devirerek takmayacağımı belirten hareketler yaptım.

Sonunda pes etmiş olacak ki önüne dönüp sürmeye başladı.

Ben de istediğime ulaşıp kafamı sırtına yasladım.

Yol boyunca dinlediğim kalp atışlarını her seferinde ilk kez duyuyormuşçasına heyecanlanıyordum.

En sonunda bu güzel seremoni bitti ve Jimin motordan indi.

Uzun çok çok uzun, belki de benim yüz milyon katım olan bir binanın önündeydik.

"Minik kısasın da mikrop değilsin yani yüz milyon nedir?"

Sesli düşündün Kwon Jimin!

"Hadi!" dedi elimden tutup binadan içeri girerken.

Etraftaki şeylerden buranın bir şirket olduğunu anladım.
Biraz daha bakınınca kocaman bir duvarda 'Park Group' yazdığını gördüm.

Sanırım onun şirketiydi.

"Jimin burası?"

"Aynen minik."

Anladığımı belirtecek şekilde kafamı salladım.

Jimin birkaç kişiye selam verirken ben de etrafı incelemeye koyuldum.

Büyük bir ekranda Jimin'e aşırı benzeyen orta yaşlı bir adam konuşuyordu.

Eğer bu onun babasıysa..

Babası ona taş çıkarırdı!

"Hadi ama minik babama benziyorum benimle idare edebilirsin bence."

Kıkırdayarak onu takip ettim.

Asansöre bindiğimizde ne kadar çok kat olduğunu fark edip şaşırdım.

Jimin 38. yani son kata bastığında şaşkınlığım biraz daha arttı.

Kısa sürede ulaştık.

Asansör açıldığında kendimi birden açık havada buldum.

Burası çatıydı!

"Seni mekanımla tanıştırayım minik!"

Etrafa bakındım bir de aşağıya.

Bir anlığına dengemi kaybetsem de Jimin anında yetişip tuttu.

"O kadar yaklaşma minik!"

Beni uzaklaştırıp biraz kenardaki puflardan birine oturmamı sağladı.

"İyi de sen yüksek yerleri sevmezsin ki!"

"Küçükken kaçabildiğim tek yer burasıydı."

Birşey söylememe fırsat vermeden konuşmaya devam etti.

"Aslına bakarsan internette araştırdım ve bir randevu için en iyi yerin mutlu olunan yerler olduğu yazıyordu."

İnternetten araştırması komiğime gitse de çaktırmadım.

Yanındaki poşeti kendine doğru çekerek içinden birşeyler çıkardı.

"Kızarmış tavuk yiyebiliriz diye düşündüm."

Paketi açarken konuşmaya devam ediyordu.

"Tavuk severim."

"Ben de seni!"

Şaşkınlıkla bana bakıp gülümsedi.

Gözleri birşey arıyormuşçasına etrafta dolandı.

"Ya ben sanırım bu randevu işini beceremiyorum, nerede bu içecekler?!"

_____
Romantikli romantikli bölümler yazıyorum ölün sjckcıcjfudkd
Ve size bir haberim var üzücü. Final is coming bae💫

LUNATICWhere stories live. Discover now