-7-

3.4K 237 9
                                    

"Bana zarar vermiyorsun. Şimdilik, ama artık birbirimizden uzaklaşmalıyız sanırım. Beni istemiyorsun. Kendi içinde nasıl bir dünya var ne yaşıyorsun bilmiyorum ama bu seni gerçek dünyadan soyutluyor Park Jimin. Sadece o ilk günki gibi kalayım aklında korkuttuğun yeni kız gibi."
Müzik sınıfından çıkıp kendi sınıfıma geçtim. Zilin çalmasına az kalmıştı.
Bir anlığına gözüm Joonha'nın sırasına takıldı, birkaç gündür sıra arkadaşı gelmiyordu başka okula mı ne gitmiş. Aslında onun yanında otursam daha mantıklı olabilirdi.
Zilin çalmasıyla herkes sınıfa girdi. Jimin sessizce oturmuş beni izliyordu.
"Sanırım artık yanında oturmamalıyım."
"Hı?"
"Joonha'nın yanı boş oraya oturabilirim."
"Şaka mı bu? Hayır izin vermiyorum."
"Senden izin alan yok zaten." dedikten sonra çantamı da alıp iki sıra çaprazımdaki sıraya oturdum. Eğer arkama bakarsam sinirli gözlerle karşılaşacağım için direk Joonha'ya döndüm.
"Jimin? Ne işin var yanımda."
"Ben düşündüm ve kısa bir süreliğine sıra arkadaşın olmak istedim. Eğer istemiyorsan gideyim." yalandan kalkarmış gibi yaptım. Kalkmamam için bileğimden tuttu. İçimden iyi bir küfür savurdum çünkü acıyan bileğimdi o.
"Bırak onu yoksa o tutan elini koparırım!"
Tüm sınıf sessizce tehtid savuran Jimin'e döndü sinirden gözleri kıpkırmızı olmuş bir halde bize bakıyordu.
Yerime geri oturup Joonha'ya sorun olmadığını söyledim.
"Bileğinde bir sorun mu var?"
"Hayır, hayır bir sorun yok. Herneyse hoca gelir şimdi."

Ders boyunca Jimin'in sessizce küfürler ettiğini duyabiliyordum. Hem istemiyor hem de kıskanıyor muydu bu aptal?
Ders çıkışında Joonha'ya bir dahaki derse girmek istemediğimi söyleyince garip bir şekilde yüzüme baktı.
"Jiminie sen iyi olduğuna emin misin? Yorgun görünüyorsun."
"Uykum var. Aslında derse girmeyip uyuyabilirim diye düşünmüştüm."
"Vay bu harika bir fikir. Okulun bildiğim bir gizli yeri var orada kimse bizi bulamaz. Gitmek ister misin?"
Olumlu anlamda kafamı sallayıp onu takip ettim. Merdivenlerden en yukarı kata çıkıp okulun çatısına girdi. Bir kapıyı açıp beni içeri davet etti. Girdiğimde gördüğüm manzara gerçekten çok güzeldi.
"Burası okulun en eski son sınıflarının dinlenme yeriymiş. Şimdi ise kimse burayı bilmiyor ben de tesadüfen keşfetmiştim geçen yıl."
Teras gibi bir yerde rastgele yere atılmış renkli  büyük minderler şirin görünüyordu.
Rastgele birinin üzerine attım kendimi.
"Geriye kalan hayatımı burada geçirebilirim."
"Geçirebiliriz."
Espri yaptığını düşünüp gülümsedim.
Yarım kalan uykumu tamamlamak için gözlerimi kapattım. Hafifçe esen rüzgarla birlikte üzerime daha fazla yorgunluk çökmüştü.
____
"Adi herif!"
"Sözlerine dikkat et yoksa-"
"Yoksa ne döver misin beni?"
"Evet."
Bağırma sesleriyle gözlerimi açtım. Karşımda kavga eden Joonha ve Jimin vardı. Hareket edemeden bir süre onlara baktım. Jimin nefes nefeseydi. Daha hiçbir yara almamaları ciddi bir şekilde kavgaya başlamadıkları anlamına geliyordu. Peki bu çocuk niye nefesini kontrol edemiyordu?
Hızlıca ayağa kalkıp Joonha'yı Jimin'in elinden kurtardım.
"Joonha sen git."
"Seni bu canavarla yalnız bırakmamı mı istiyorsun?!"
"Sen kime canavar diyorsun?"
Tekrar bir kavga başlamadan aralarına girdim.
"Canavarsa benim canavarım. Hadi git."
Joonha Jimin'e bakış atıp olduğumuz yerden çıktı. Gittiğinden emin olmak için birkaç saniye bekleyip arkamı döndüm. Jimin elini yanındaki masaya yaslamış ayakta zor duruyordu. Koşarak yanına gidip ellerimi yüzüne koydum. Kapalı olan gözlerini açtığında bakışları beklediğim gibi sinirli değil de yorgun gibiydi. Bana tutunmasını sağlayıp yerdeki mindere oturttum.
"İyi değilsin."
"Evet değilim. Sen bana böyle baktıkça da olmayacağım. Sana beni bırakmanı söylüyorum ama ben seni bırakamıyorum. Üzgünüm."
"Minik demeyecek misin?"
"Hı?"
"Minik demeyi unuttun."
Birşey söylemesine vakit kalmadan konuşmama devam ettim.
"Lütfen. Lütfen benimle oyun oynama. Beni reddetme. Senden kötü etkileneceğimi düşünüyorsun ama ne olursa olsun yanında kalmak istiyorum."
"Ben de istiyorum ama bencilce davranamam."
Nefes alış verişinin hızlanmasıyla yüzüne baktım. Gözlerini kapatmıştı. Ellerimi tekrar yüzüne koyup sorunun ne olduğunu anlamaya çalıştım.
"Ellerini çek."
"Ne?"
"Dokunma bana Jimin. Dokunma!"
"Yine başa mı döndük yani? Bırak da yardım edeyim iyi değilsin."
"İyiyim."
Yerden destek alarak kalktı, kapıya yöneldi. Arkasından kalkıp gittim ama çıktığı anda kapıyı üstüme kilitledi.

"Üzgünüm. Birkaç dakika bekle birini gönderirim açması için. Bu beni takip etmemen için."
Kapının ardından nefes alış verişini duyabiliyordum. Gitmemişti. Bir an için sinirlenip tüm ağzıma geleni saymaya başladım.
"Bencil piçin tekisin Park Jimin! Yanında olmama izin vermiyorsun çünkü korkuyorsun, bir kızın sorumluluğundan korkuyorsun! Korkak herif. Aptal bencil korkak herif!"
Sözlerimin ardından bir hıçkırık sesi duydum. Güçlülük abidesi Park Jimin ağlıyordu.
"Haklısın minik."

LUNATICWhere stories live. Discover now