-23-

2.3K 158 40
                                    

Sabahın 3'ünde kalkıp hazırladığım bavulumu son kez kontrol ettim. Herşey hazır görünüyordu.

Derin bir nefes alıp kendimi yatağa attım.

"Tanrım, cidden yorgunum. Neden dilediğimde benim için gökten bir enerji içeceği yollamıyorsun?"

"Enerji içecekleri zararlıdır."

"Oh, o kadar yorgunum ki nerdeyse konuştuğunu düşüneceğim."

"Bebeğim konuşuyorum."

Uykusuzluktan duyduğum sese gülerek cevap verdim.

"Eh yukarıda havalar nasıl? Soğuktur yani, küçüklüğümden beri üşüyüp üşümediğini merak ediyorum."
(yazar şimdi çarpılıcak bi dk dlccjxldjdl)

"Jimin! Benim annen."

İrkilerek kafamı kaldırıp kapıya baktım. Bu cidden annemdi. Tanrı sanıp annemle konuşacak kadar iyi bir kafayı nerden edindim ben?

"Anne, girsene."

Yatağımda doğrulup annemin yanıma oturuşunu izledim. Bu kadın her zaman iyi görünmeyi nasıl beceriyor diye düşündüm.

"Güzellik salonlarına servet yatırıyorum bırak da güzel görüneyim."

"Sesli mi düşündüm?"

"Evet, her zamanki gibi."

Utançla yüzümü yere çevirdim.

"Heyecanlı mısın?"

"Ne için?"

"Erkek arkadaşınla ilk tatilin için."

Bir anlık şaşkınlıkla gözlerimi kocaman açtım.

"Evet, baban söyledi. Ayrıca harika annenden bunu kaçırabileceğini mi sandın?"

"Söyleyecektim de, ne biliyim işte söyleyemedim."

Annem sinsice kıkırdadı.

"Yakışıklı çocuk."

"Gördün mü?"

"Müthiş stalk yeteneklerim var güzelim."

"Zamane anneleri çok mu çılgın oluyor?"

Annem beni taklit ederek cevap verdi.

"Zamane çocuklarına layık olmaya çalışıyoruz."

Gülümseyerek yanımdan kalktı. Kapıdan çıkarken hoş bir melodiyle söylendi.

"Bir akşam onu yemekte görmeyi çok isterim!"

O gerçekten çocuk gibiydi.
Birlikte büyüyoruz anne!

Oturduğum yerden kalkıp bavulumu aşağıya indirdim.
Bahçeye çıkıp kendimi çimenliğe attım.

Tek yapacağım Jungmin'i beklemek.

____

"Geç kaldınız!"

"Üzgünüm. Herşey Jungmin'in suçu."

"Hey hiç de bile. Ben miydim açım diye ağlayan?!"

"Ağlamadım." dedikten sonra kaşlarımı çatarak dil çıkardım.

Ardından bavulumu otobüsün bagajına koyup içeri geçtim.
Shijin ve ben yan yana oturacaktık.

Tam yerime otururken birden Jungmin oturdu.

"Minie! Sana fırsat veriyorum git ve sevgilinle otur!"

İşime gelse de naz yapmadan gitmek bana yakışmayacağı için mızmızlandım.

"Tabi canım kesin benim için yapıyorsundur."

"Yo kendim için yapıyorum."

"Pis dönek!"

Sırıtıp arka tarafa doğru ilerledim.
Jimin'i ararken Joonha'yı görmem pek hoş kaçmasa da samimiyetsizce gülümsedim.

Yanındaki boş koltuğu göstererek konuşmaya başladı.

"Yanıma oturabilirsin güzellik!"

Cevap verecekken kolumda hissettiğim elle aşağı doğru düşmem bir oldu.

Hadi ama yine mi rezil oluyorum!

"Onun yeri burası!"
Jimin'in sesi!

Oturduğum yerde kıpırdandım.

Korkuyla kapattığım gözlerimi aralayıp etrafa baktığımda onun kucağına düştüğümü fark ettim.

Şükürler olsun!
Bir dakika.
Hayır.
OLMASIN!

İnsanların içinde onun kucağında olmam kadar yanlış anlaşılacak birşey yok!

Hızla kalkıp yanındaki boş koltuğa oturdum.

Utançtan kızaran yüzümü yere eğip Joonha'nın sessizce küfürler savurmasını ve Jimin'in kıkırdamasını dinledim.

"Gülmesene."

"Ama komiksin. Bu kadar utanma sonuçta herkes biliyor."

"Ama bu onların içinde kucağına oturabileceğim anlamına gelmiyor."

"Eh sen bilirsin yolculuğun ilerleyen saatlerinde görürüz."

Kendimden emin bir şekilde onu taklit ettim.

"Ya, görürüz tabi!"

______
Selam millet🙃
Yine geciktim. Üzgünüm✋🏻
Sizi seviyorum🙃🙃

LUNATICTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon