-14-

2.7K 197 24
                                    

"Artık aramalısın. Jimin, sakin ol. Bu sefer o kadar kolay halledemeyeceğim. Gidersem beni affet.."

Birden tüm ağırlığını vücudumda hissettiğimde dengemi koruyamayıp onunla birlikte düştüm. Hala onu tutuyordum, biraz toparlandıktan sonra titremesinin şiddetlendiğini fark ettim.
Ona baktığımda gördüğüm korkunç manzarayla ne yapacağımı şaşırdım. Dudaklarını hafif aralamış, yarı kapalı gözlerinin arasından geriye doğru kayan göz bebekleri görünmez hale gelmişti.
Hızla telefonumu çıkarıp hastaneyi aradım.

"İyi günler, acil ambulans hattı buyrun."
"B-burada bir hasta var. Lütfen, lütfen ona yardım edin!"
Hattın karşısındaki kadına olduğumuz yeri tarif edip telefonu kapattım.
Hıçkırıklarla Jimin'e baktım. Daha da şiddetlenmişti krizi.
Dizimde olan kafasını hafifçe kaldırdım. Yanına uzanıp belini kavradım, kendime çekip sıkıca sarıldım. Her saniye kaybetme korkusu biraz daha kaplıyordu vücudumu.

Cenin pozisyondaki vücudunu bacaklarımla dolayıp alnımı alnına koydum. Bilinci yerinde değildi ama beni hissettiğine emindim. Ve bu lanet şey bitene kadar bu konumda kalacaktım.
"Neden şu lanet yoldan bir kişi bile geçmiyor Jimin?!"
Derin bir nefes alıp onunkileri dinledim.
Hızlıydı ve zorlanıyordu.

"Eğer seninle konuşursam ikimiz de rahatlayabiliriz değil mi büyüğüm?" Büyüğüm derken kıkırdamıştım bir çoğundan küçük olan bedenine sarılırken.

"Aslında sen de pek miniksin. Biz böyle iyiyiz değil mi Jiminie? Hı? Haklısın iyiyiz tabi."

Sarsılan bedeniyle beni de sarsması midemi bulandırıyordu ama umrumda değildi.
Daha çok gözlerimin karardığını hissettim.

Elimle bileğini tutup nabzını kontrol ettim. Durmak üzereydi.
"İzin verme ritminin bitmesine olur mu?"

Biraz daha sokulup iyice kokusunu çektim içime.
"Ne de güzel kokuyorsun büyüğüm, sanki içinde binlerce çiçek barındırıyorsun.
Ya solarsa çiçeklerin..? Çiçeklerimiz?"

Sokağın başından gelen ambulans sesiyle irkildim. Kafamı iyice göğsüne gömüp fısıldadım.
"Kurtaracaklar bizi Jiminie~ Geliyorlar işte."

Birkaç saniyenin ardından yanımdaki ayak seslerini duydum. Beni geriye çeken ellere lanet okuyup istemeden de olsa vücudumu ondan ayırdım.

Oturduğum yerde ağaca yaslanıp titreyen bedenini ambulansa kaldırmalarını izledim.

"Bak bebeğim gidiyorsun."

"Hey! Tatlım sen iyi misin? Titriyorsun."
Ne söylediğini anlamadan bilinçsizce bana sorular soran kadına baktım. Umursamayarak ayağa kalktım sendeleyip düşecekken hissettiğim eller beni kurtardı.
Benimle konuşan kadın birşeyler daha geveliyordu.
"Hadi seni onun yanına götüreyim."

Kolumdan tutarak beni de ambulansa bindirdi.
Sedyenin yanına oturup onu izledim.
Titriyordu ama gözleri kapalıydı bu sefer.
Oksijen maskesine yansıyan nefesleri çok yavaştı.

"Bu rengi sevmiştim aslında, biraz erken oldu ama yapacak birşey yok.
Bu sefer saçların siyah olacak"

Elimi uzatıp gümüş rengi saçlarını okşadım.

"Hani demiştin ya canını yakarsam sen de benimkini yak diye.
Bunu yapmayacağım."

"Onun yerine siyahlığında kaybolacağım."

"Kaybolup acımı unutacağım."

LUNATICWhere stories live. Discover now