-16-

2.6K 195 17
                                    

"Yorulacağız." diye fısıldadım.

"Yorulacağız." diye fısıldadı.

Sesini duyduğumda ilk önce inanamadım fakat gözlerimi açtığımda karşımda bana baktığını gördüm.

Sanırım yine rüyaydı.

"Rüya değil minik." diye fısıldadı boğuk nefeslerinin arasında.
"Ve evet yine sesli düşünüyorsun."

Öylece kalmış ona bakıyordum.
Tüm yorgunluğuna rağmen bana gülümsemeye çalışıyordu.
Kekeleyerek konuşmaya başladım.

"Ji-jimin sen uyanmışsın?!"
Ben de gülümsemeye çalıştım her ne kadar beceremesem de. Günlerdir iyi görünmeye çalışırken yeterince yorulmuştum.

Derin bir nefes alarak kollarını açtı. Ne olduğunu anlamayıp kaşlarımı çattım.

"Sarılsana aptal. Çok çirkin görünüyorsun."

Bu sefer cidden gülümsememi sağlamıştı.
Açtığı kollarını arasına girerek bedenini sardım. Kafamı boyun girintisine sokup kokusunu içime çektim.

"Kaç gün oldu?"

"Sekiz sanırım." diye fısıldadım.

"Yani sekiz gündür bir ölü gibisin."
"Nasıl yani?"
"Sekiz gündür güçlü durmaya çalışıyorsun, ne yiyorsun ne de içiyorsun en önemlisi de ağlamıyorsun."
"Hayır Jimin. Beni düşünme iyiyim ben."
"Artık güçlü numarası yapmayı bırak miniğim. Yanında ben olduğum zaman çok kırılgan oluyorsun biliyorum. Hadi ağla."

Ağlamamı söylemesi beni şaşırtmıştı.

"Günlerdir ağlamıyorsun biliyorum. Hadi yanıma yat ve yorgunluktan uyuyana kadar ağla. Emin ol gözlerinin acısı başka acılarını dindirecektir."

Arada aldığı sık nefesler konuşmasını daha da derinleştiriyordu. Dediğini yaptım. Yanındaki küçük boşluğa kıvrıldım ve içimdeki okyanusu serbest bıraktım. Kaybetme korkusu, yorgunluk, yalnızlık hepsi üst üste gelmişti.

"İyi de Jiminie, ben bu kadar güçlü bir insan değilim ki."
_________

"Seni çok yormuş olmalıyım değil mi bebeğim?"

Belli belirsiz duyduğum sesler kulağıma müzik gibi geliyordu. Uykunun ağırlığıyla biraz daha sokuldum Jimin'e.

"Ama söz bir dahakine böyle olmayacak.
Benden daha çok yorgunsun."

Saçlarımda hissettiğim ellerle kıpırdandım.

"Oh seni uyandırmak istemem, dinlen biraz. Şarkı söylememi ister misin miniğim?
İstersin tabi."

Sık nefes alış verişlerinin arasında ağzından dökülen birkaç kelimeyi duyabiliyordum. Şarkı söylemek istiyordu fakat yorgunluğu buna izin vermiyordu. Birkaç dakikanın ardındam nefes nefese kalıp pes etti.

"Ne zormuş. Ama merak etme birkaç gün sonra şu 'peri kızı' sesimle sana şarkı söyleyeceğim bebeğim."

Kıkırdadığını duyuyordum. Sanki bulutların üzerinde gibiydim.
Yavaş yavaş uyanıyordum.
Bir anlığına neden sustuğunu merak edip ona bakmaya yeltendim fakat kafamı boynundan çekmek istemedim.
Kokusunu en iyi duyabildiğim yer burasıydı.

"Siyah saçlarım için sabırsızlanıyorum minik."

Fısıldamasıyla şaşırıp kafamı kaldırdım.

"Uyumuyor muydun?"
"Beni duyabiliyor muydun?"

Kıkırdadıktan sonra cevap verdi.

"Net olmasa da evet. Ama sen de siyah yapacaksın."

Kafamı olumlu anlamda sallayıp eski yerime geri döndüm. Aklıma gelen soruyla konuşmaya başladım.

"Ne zamandır uyuyorum?"

"Güneş doğmak üzere. Yani birkaç saat daha uyusan yirmi dört saat uyumuş olacaksın."

"Ah bu fazla."

"Bunu sekiz gün aralıksız uyuyan birine mi söylüyorsun?"

••••••••
Selam millet dşfkcjcşfk
Umarım bu bölümü de beğenirsiniz.
Diğer kitabımı da yalnız bırakmayın daha dün yayınlamaya başladım.
Teşekkürler🙃
Bu bölümde de Jimin ölmedi çok şükür sşckcoclcpfkfkfjfl

LUNATICHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin