0.2 Giriş

2.2K 104 31
                                    

*Bıraktığım videodaki şarkıyı dinlemenizi tavsiye ederim. Hikayeme oldukça yakıştırdığım sözleri var. İyi okumalar.



Çoktan zifiri karanlık olmuştu. Sokak lambasının bile olmadığı dar sokağa girip biraz ilerlediğin de yanıp sönen neon ışıkları gördü. Kapının önüne iki tane adam aralarında laflıyor bir yandan da sigaralarını içiyorlardı. Yüzlerine bile bakmadan yanlarından geçti. Camsız metal büyük kapıyı elleriyle ittirdiğinde içerideki uğultu kulaklarına doldu. Alkol, sigara ve ter kokusunun buram buram içerisini sardığı izbe bir yerdi. Rahatsız edici ve bunaltıcı bir koku... Böyle kaybedenlerle dolu bir mekana yaraşır bir koku olduğunu düşünmüştü. 

Vakit kaybetmeden sessiz ve seri bir şekilde kalabalığı yararak bar kısmına ulaştı. Barmen çatık kaşlarla kendisine baktığında bir cevap arıyor gibiydi. Bir şeyler sipariş vermesini beklediğini anladığı gibi mükemmel biçimdeki dolgun dudakları kıpırdadı.

"Bira." Sesi etraftaki gürültü yüzünden pek çıkmamıştı ama karşısındaki adam kendisini anlamış olacak ki yavaşça kafasını salladı ve raftan genişçe bir bardağı alarak bira fıçısına doğru ilerledi. 

Sarı saçları ne çok kısa ne de  çok uzundu, kulağının tekinde taşlı bir küpesi vardı ve mekanın içindeki renkli loş ışıklardan dolayı bir pırlanta gibi parlıyordu. Kaslı ve biçimli vücudunun yanında boyu kesinlikle kendisinden uzundu. Belki bir on beş santim kadar...

Aslında dikkatle baktığında bu adamın ona oldukça benzediğini keşfetmişti. İkebukuro'nun en güçlü adamına, yani en büyük düşmanına... Üstelik barmen olması nedense sesli bir şekilde gülme isteğini uyandırıyordu. Bu gerçekten bir tesadüf olabilir miydi? Tesadüfler sadece Tanrı'nın işidir  deseler bile, Tanrı'nın var olmadığını en iyi kendisi biliyordu.

"Hey!" Bir anda yanına doğru gelen adamın sesini duyurabilmek için yüksek sesle bağırmasının ardından düşüncelerinden sıyrılmıştı. Yanına oturup kendisine merakla bakmasını ilgisizce süzdü.

"Tanışıyor muyuz?"

"Tanışabiliriz. Bu mekanda yeni gibisin, aradığın şey bu olabilir mi?"

Görüntüsü kesinlikle berbattı. Gözlerinin çevresi simsiyaha boyanmış gibiydi ama boya olmadığı aşikardı, içine doğru çökmüş gözler zayıflığının çevresindeki morumsu siyahlık ise uykusuzluğunun yada başka şeylerin emaresi olduğunu düşündü. Oldukça çelimsiz ve kesinlikle hastalıklı gibi duruyordu. Uzattığı eline baktığında küçük bir poşet içindeki tozumsu şeyi gördü. Adını ya da türünü bilmese de ne olduğunu anlamıştı elbette ki. Böyle bir yerde böyle bir olayla karşılaşmak en olağan şeylerden biri olurdu.

"Hayır, ben sadece birini bekliyorum."

"Sorun değil ahbap, fikrini değiştirirsen beni burada bulabilirsin."

Yanında ki tabureden kalkarak uzaklaştığında önüne döndü. Mümkünse gereksiz olan başka kimseyle muhatap olmak istemiyordu daha fazla. Çoktan masaya konmuş olan biradan büyük bir yudum alarak bir yandan da barmeni kesmeye devam etti. Sanki bu adamda kendisini çeken bir şeyler vardı. Belki de yeni piyonu olabilirdi. Ya da belki de ilgisini çeken sadece bu benzerlikti. Çözemedi... Düşüncelere dalmışken sonunda beklediği adam gelebildi.

"Kusura bakmayın Orihara-san, geç kaldım."

"Bende oldukça meşgul bir adamım."

"Biliyorum, biliyorum gerçekten üzgünüm. Başsız sürücü denilen adam yine ortaya çıkmış ve meydan gerçekten çok kalabalıktı."

Efsane (Shizaya AU)Where stories live. Discover now