1.4 Gerçekler

802 78 28
                                    

*Shizuo, bu şarkı sana gelsin yavrum ;) Naptım ben diye düşünürsün tabi şimdi kara kara. 


Shinra elinde iğneyle odaya girdiğinde Nishi İzaya'nın kolunu sıyırdı ve onun kimisi sararmış kimisi hala lacivert renkte morarmış iğne izleri ile dolu damar yolunu gösterdi. Shinra endişe dolu gözlerle İzaya'nın koluna baktıktan sonra Nishi'nin istediği gibi iğneyi yaptı.

"Doktor verdi bu ilacı. Rahat bir uyku uyuyabilmesi ve bir şey görmemesi için."

"Ne demek istiyorsun?" Shinra'nın üzgün ve meraklı sesi oda da yankılandığında Nishi ile gözleri buluştu. İkisinin gözlerinde de aynı duygu vardı.

"İçeri gidelim, anlatacağım."

Salona geçtiklerinde en arkada kalan Shizuo odadan çıkmadan önce İzaya'ya son bir kez dönüp bakmıştı. Kıpırtısız yatan omegasının nefes aldıkça inip kalkan göğsünü görmese onu bir ölü sanabilirdi. İçinde yüreğini kapana kıstıran acıyı ifade edecek kelimeler aklına gelmezken bununla nasıl mücadele edebileceklerini düşünüyordu kara kara. Hiç istemese bile olan biteni öğrenmek için İzaya'yı yalnız bırakarak içeri gitti. O esna da duymuştu Nishi'nin sesini.

"Hepsi bu lanet yüzünden."

"Hangi lanet?" Shinra'nın meraklı çıkan sesi Nishi'nin ne demeye çalıştığını anlmaya çalıştığındandı. Onun içeri giren Shizuo'ya odaklanan bakışlarını takip etti gözleri.

"Onunla arasındaki bağ denen saçma şeyden bahsediyorum. Efsane falan değil, lanet olası bir lanet işte!"

Shizuo sıktığı yumruklarla içeride oturan genç adama yaklaşırken sinirden biribirne vuran dişleri arasından tükürür gibi konuştu.

"Karşımda ona dokunma cesaretini gösterdiğin için seni bu kez gerçekten öldürebilirim. Ben seni yer yüzünden silmeden önce adam akıllı her şeyi anlatsan iyi olur."

Kendisini zor tuttuğu her halinden belli oluyordu. Shinra tedirgince çıkacak bir kavga da ne yapacağını düşünürken gözleri çaresizce Celty'nin nerede olduğunu aramıştı. Genç kadının camın önünde durmuş onları izlediğini görünce derin bir nefes aldı ve bakışlarını Nishi'ye çevirdi.

"İlk krizi üç hafta önce oldu. Uykusundan uyanır uyanmaz çığlıklar atmaya ve kendine zarar vermeye başlamıştı. Sakinleştirmem çok uzun sürdü. Bu durum her gün tekrarlanmaya başlayınca bir psikiyatriste gitmek konusunda beni dinlemesini sağlamaya çalıştım. İkna olması kolay biri değil ama benimle aşık atamaz tabi." Aklına her ne geldiyse yüzünde hoşnut bir gülümseme oluşmuştu. "İkimizin düşünce biçimi çok benzer. Zaten bu yüzden çocukluğumuzdan beri inatlaşsakta bir aradayız."

"Ne- ne demek bu? O senin ölmediğini biliyor muydu?" Nishi Shizuo'nun hayal kırıklıkları ile dolu yüzüne baktı. Fakat bu hayal kırıklığının tamamen kendisine yönelik olduğunu anlamıştı.

"Tabi ki biliyordu. Hiçbir zaman beni yaralayacak bir şey yapmadı ki İzaya. İnsanların hayatları ile oynasa bile canlarına zarar vermez. Verdiği zarar her zaman psikolojiktir. Fark etmedin mi Shizuo? Onu on yıldır tanıyorsun. O hala yaramaz bir çocuğun saflığında. Çünkü pis işleri halleden hep ben oldum, onun eli kirlenmesin diye. Çoğalan intihara teşebbüs olaylarında bile, benim eserimdi. Sen onu suçladığın için, yalnızca bunu üstlendi."

Shizuo tüm bu zaman boyunca bir hiç uğruna... Bir hiç uğruna bunca şeye göğüs gerdiği gerçeğini nasıl hazmedeceğini bilemezken bir adım geriye doğru gitmişti istemeden. Ona inanmayan kendisiydi. Bu doğruydu. Konuşmasına izin vermeyen, dinlemeyen, katil sıfatını ona yakıştıran ve aralarındaki düşmanlığı başlatan kendisiydi. Bir hiç uğruna...

Efsane (Shizaya AU)Where stories live. Discover now