0.5 Göz Yaşı

1.1K 92 71
                                    

*Selam herkese, uzun bir aradan sonra yoğunlar ısrarlar sonucu :D alın size yeni bölüm. Umarım keyifle okursunuz ve beğenirsiniz. Eh yorumlarınızı da esirgemezseniz sevinirim :) Sonraki bölümde görüşürüz. 


Biraz ötede yanan ateşten gelen odun çıtırdama sesleri bulunduğu yerde duyduğu tek sesti. Ateşe rağmen üşüyen bedeni yüzünden gözleri yavaşça açılırken nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. 

Yere serilmiş tüylü bir şeyin üzerinde yatıyordu. Başını etrafında çeviremese de bir çadırda olduğunu anlayabilmişti. Üstünde deriden bir kaç parça kumaş vardı ve kalın iplerle sarılmıştı yere düşmesin diye. Ellerini sönmeye yüz tutmuş ateşe uzatarak biraz ısınmasını bekledi. Bir anda bakışları kapıya sabitlenirken yüzüne belirsiz bir gülümseme yerleşmişti.

"Fy ngwraig.."

Dudaklarından dökülen kelimeler kendisine yabancıyken ne demek istediğini anlamamıştı. Sanki bildiği ama unuttuğu bir şeyler gibi hissettirmişti. Çok geçmeden hisleriyle onun geldiğini sezmişti. Her zaman hissettiği gibi alfasının yakınlarda bir yerde olduğunu yine hissedebiliyordu ama Shizuo'nun burada ne işi vardı? Bir rüyada değil miydi?

Çadırın bezden kapısı hızlıca açıldığında bir anda kendini güçlü kollar arasında buldu. Ensesindeki izi okşayarak içini gıdıklayan bir öpücük bırakmıştı karşısındaki adam. 

"Fy enaid, İzaya'm." 

Shizuo'nun ki ile birebir aynı olan erkeksi sesi imkansız bir naziklikle ve duygu yoğunluğuyla kulağına çalındığında baştan ayağı titredi. Bu nasıl bir rüyaydı böyle? Uyanmak istiyordu artık. Onu yavaşça az önce yatıyor olduğu şeyin üstüne oturttuğunda hala ellerini bırakmamıştı. Kalbi öylesine hızla atıyordu ki zor yutkunuyordu. Ateşin ışığı el verdiğince adama baktı. Saçları asıl renginde olan kahverengiydi, omuzlarına kadar uzun olan saçlarında yer yer örgüler vardı. Boyu normalden de uzundu büyük ihtimalle üç santime yakın. Daha iri, daha korkutucu görünüyordu. Vücudundaki bıçak, kılıç yaraları bir şaka olamazdı herhalde. Yanağından boynuna dek uzanan o uzun kesiğe ellerini götürüp okşama isteğine şaşırırken neden böyle hissettiğine dair bir cevap bulamıyordu.

"Bir an önce buradan gitmeliyiz fy golau, geliyorlar."

"Kim geliyor Shizuo, neden bahsediyorsun?" Shizuo elini İzaya'nın karnına götürdüğünde oradaki şişkinliği yeni fark etmişti. Hamile miydi?!

"Romalılar geliyor ruhum, sizi tehlikeye atamam. Sen ve yavrumuz benim her şeyimsiniz." Eli Shizuo'nun büyük elinin üzerine gittiğinde onunla bakışları kesişti. Adeta göz bebekleri titriyordu İzaya'ya bakarken. Boşta kalan elini İzaya'nın çenesine götürerek yumuşakça tuttu ve yüzünü açığa çıkardı. 

"Çok güzelsin fy enaid, hala benim olduğuna inanamıyorum." İzaya neşeli bir kahkaha attığında Shizuo'nun da dudakları şefkatle yukarı doğru kıvrılmıştı. Siyah saçlı genç başını onun göğsüne gömerek misk kokusunu içine çekti. 

"Şimdi ve sonra, ben her ömrümde senin olacağım fy ngwraig, buna alışsan iyi olur."

Shizuo kollarını İzaya'nın beline dolayarak onu gülüşünden öptü, dudaklarından, yanaklarından, burnundan en sonda alnından öptü ve ikisini birden ayağa kaldırdı.

"Şu anda seninle yapmak istediğim çok farklı şeyler var aslında ama acele etmeliyiz sevgilim, bir an önce yola çıkmalıyız."

Dudaklarındaki muzip gülüş hala yerini korurken çapkın bakışları İzaya'nın tüm vücudunda dolanıyordu. Genç adamın kalbi bir kuşun kanat çırpması gibi pır pır atarken gözleri her gözlerine değdiğinde sanki ayakları yerden kesiliyordu. Elini karnının üstüne koruyucu bir şekilde koyarak tekrar ona sevgiyle bakan alfasına baktı ve başını olumlu şekilde sallayarak bir kaç parça şey toplamaya başladı.

Efsane (Shizaya AU)Where stories live. Discover now