3.3 Kabustan Öte

499 56 7
                                    

Nishi, Celty ve Shinra'nın içeri girmesinin ardından arkalarındaki polisler harekete geçerek ellerinde silah olan adamla kadını etkisiz hale getirmişlerdi ama bunun için çok geç kalmışlardı. Zira intikam isteyen kadın arzusuna kavuşmuştu.

Shizuo etrafında olan bitenden soyutlanmış gözleri sadece kucağında yüzü büyük bir acının esiri olmuş adamı görüyordu. Ne zaman akmaya başladığını bilmediği ılık göz yaşları yanaklarını ıslatırken titreyen dudaklarını birbirine bastırdı ve ellerini İzaya'nın kandan ıslanıp alnına yapışan saçlarında gezdirdi. Elleri onun kanına bulanmıştı. İdrak etmesi zordu bu görüntüyü, beyni kabul edememişti daha...

"Bu se-sefer de olma-dı..." İzaya'nın ona buruk bir gülüş sunmaya çalıştığını anlamıştı. Ona saçma gelen bu cümleyle kaşları çatıldı.

Bir anda öksürük tutan İzaya'nın ağzının kenarlarından sızan kızıl kana kaydı gözleri. Başını iki yana sallarken bakışlarında saf bir delilik vardı. Sevdiği adamın gözlerine kaydı boş bakan gözler, kenetlenip kalmıştı kendininkilere solmaya başlayan kırmızılık. Son anlarını yaşadığı bilinci ile aklına kazıyor gibiydi sanki gittiği yere götürme çabasında sevdiği adamın görüntüsünü.

"Af-fet nefesim, aş-kım."

Titrek çıkan kısık sesiyle dediği kelimeler havada öylece asılı kaldı. Hissettiği varlık ondan uzaklara kayıp giderken Shizuo hala donmuş bedeniyle İzaya'ya sarılmakla meşguldü. İnsanı hayattan soğutabilecek bir şaka yapıyorlardı ona sadece. Hepsi bundan ibaretti. İzaya onu bırakıp gitmiş olamazdı!

"Ruhum?" Çok içli çıkmıştı sesi, çaresizcesine. Gözleri kapalı güzel gözlere baktı yine, artık duymalıydı o sesi.

"Ruhum?"

"İzaya?"

"Işığım? Aşkım? Hayatımın anlamı..."

Neden bir cevap yoktu!

Birden omzuna değen elle hızla başını geriye doğru çevirdi. Shinra'yı gördüğünde gözleri hala boş bakıyordu. Ruhsuz gibi...

"Shizuo görevlilere izin ver İzaya'yı alsınlar. Ambulans kapının önünde bekliyor."

Gözlerini bir kaç kez kırptı. Ardından başını öbür tarafına çevirdiğinde ayakta bekleyen sağlık ekiplerini gördü, ne zaman gelmişlerdi? Bakışları yine kolları arasındaki giderek daha çok kana bulanmış bedene kaydı. Sadece onun üstü değil kendi üstü başı da kan içindeydi. Onaylarcasına başını salladığında adamaların İzaya'yı kıpırdatmadan sedyeye koymalarını izledi. Ayakları otomatikman onların arkasından gitmeye başlamıştı. Sanki bedenini kendi yönetmiyormuş gibi hareketleri aksak yüzü ifadesizdi.

...

Ne kadar zaman geçmişti? Bilinci garip bir şekilde gidip geliyordu. Etrafı uğultuluydu. Her yerde beyaza boyanmış duvarlar üzerine üzerine geliyor, midesini yakan bir koku duyumsuyordu... Oturduğu plastik olduğu belli oldukça rahatsız eden koltuktan ayağa kalkmaya çalıştı. Başta dengesini toplamakta zorlanmıştı, sanki ayakları görevini yapmayı reddediyor gibiydi. Hafifçe durduğu yerde sallanarak etrafına bakındı.

Shinra? Hemen yanında oturuyordu, gözlerinden yaşlar akıyordu. Kafasını iki yana sallayarak bir adım geri gitti, soluna doğru döndüğünde kocaman kırmızı yazıyla yazılmış bir tabela bakışlarını üzerine çekti. Ameliyathane... Kapının kenarında yere çökmüş kollarını birbirine dolayarak duran Nishi'yi fark etti ardından. Sımsıkı dudaklarını birbirine bastırıp ses çıkartmamaya çalışan adama inat omuzları hıçkırıkları ile sarsılıyordu.

Efsane (Shizaya AU)Where stories live. Discover now