0.3 Giriş

1.1K 93 31
                                    


Hızlı adımlarla merdivenleri tırmandıktan sonra kapıyı çaldı. Montunun içine iyice sinmiş ve şapkasını başının üzerinde tutarak yüzünün görünmemesini sağlamıştı. Gıcırdama sesini duymasıyla birlikte hışımla içeri girerek ardından kapıyı kapattı. Shinra şaşkın bakışlarla ona bakıyordu.

"Yo, Shin-chan."

"İzaya yine ne haltlar karıştırıyorsun?"

Ona arkasını dönerek oturma odasına doğru ilerlerken İzaya peşinden onu takip etmişti. Televizyon açık duruyordu ve spiker hala Kasuka'nın kaybolma macerasından bahsediyordu. Shizuo'ya birkaç dakika önce adresi yollamıştı zaten yakında her şey ortaya çıkardı.

"Hiç, sadece parfümüm bitti. Yoğunluk sırasında tamamen aklımdan çıkmış. Alfa feromonlarım olmadan insan içine çıkamam."

"Doğru ya, çoktan bir ay oldu bile. Senin için olan bu icadım sayesinde omega olduğunu saklayabiliyorsun."

Omega kelimesini duyar duymaz yüzünü buruşturdu, açık olan pencereye giderek yolda yürüyen insanlar üzerinde göz gezdirmeye çalıştı. Çoğu betalardan oluşurken birkaç yakışıklı alfa dikkat çekiyordu. Omega ise hiç yoktu.

"İzaya, bu işte bir parmağın var mı?"

Shinra televizyon ekranına bakarken merakla gözlerini ona çevirmişti. Sorduğu sorunun Kasuka ile ilgili olduğu barizdi.

"Sence?"

İzaya umursamaz bakışlarıyla gözlerine baktığın da omuzlarını silkerek önüne döndü.

"Bak bu durum beni ilgilendirmez biliyorum ama o senin düşmanın değil İzaya, o senin eşin. Daha ne kadar buna devam edeceksiniz?"

Yüzünde ki sırıtma yerini öfkeye bırakırken kaşlarını çatmış ve Shinra'ya doğru bir adım atmıştı.

"Beni işaretli diye yıllardır elini dahi sürmeyen biri nasıl eşim olabilir ki Shinra? O benim sadece düşmanım! Dediğin gibi seni ilgilendirmeyen işlere burnunu sokma!"

Shinra sinirli hallerine aldırış etmeden korkusuz bakışlarını üzerine dikti. Daha söyleyecekleri olduğunu anlamıştı İzaya.

"Eşin olduğunu seni işaretledi diye demedim İzaya. Ne kadar kaçmaya çalışsan da o senin kaderin. İkinizde inatçılık yapıyorsunuz. Eğer ruh eşini kabul etmezsen öleceğinin farkında mısın?"

Yine aynı konunun açılması ile Shinra'ya arkasını dönerek odanın diğer ucuna ilerledi. Cevap vermek dahi istemiyordu. Shizuo'nun ona dokunmasına izin vermektense ölmeyi yeğlerdi. Bu hataya bir kere düşmenin bedelini hala ödüyordu zaten. Bir ikincisi asla olmayacaktı.

"Şu parfümleri getir de gideyim. Önemli işlerim var."

Shinra İzaya'nın sözleri üzerine konunun kapandığını anlamış olacak ki sesli bir şekilde iç çekti. Kapıya doğru ilerlerken onunda arkasından geldiğini gördü. Elinde küçük boyutlarda çelik bir kutu vardı. İçinde alfa feromonları yayan kokuların olduğu şişeler olduğunu biliyordu.

"Bir daha ki sefere bunları kullanmadan sokağa çıkma. Beni ararsan Celty'le sana gönderirim."

Siyah saçlı genç başını sallamakla yetindi. Sokağa çıkmadan önce kokuyu üzerime sıkarak ofisine doğru ilerledi.

*** 



Shizuo İzaya'nın kendisine verdiği adresin önündeydi. Yanlış adres olma ihtimali ile birlikte içeride onu bir sürpriz de bekliyor olabilirdi. Tereddüt etmek için zamanının olmadığını kendine hatırlatarak büyük demir kapıyı iki yana açıp zifiri karanlık olan içerisinin ışıkla dolmasını sağlamıştı.

Tam karşısında elleri ve ayakları bir sandalyeye bağlanmış Kasuka duruyordu. İçeriye birkaç adım atarak açabileceği birkaç ışık aradı. Tahmin ettiği gibi kapının yanındaki duvarda priz vardı. Kocaman binanın içindeki tüm florasanların yanmasıyla içerisi apaydınlık olmuştu. Kasuka'ya doğru ilerlerken bir yandan da etrafı kolaçan ediyordu. Önce ellerindeki ipleri tek tutuşla kopardı. Kasuka'nın elleri özgürlüğe kavuşunca ilk işi ağzındaki bandı çıkarmak olmuştu.

"İçeri de abi. Buradan hemen çıkmalıyız."

Gözleri ile işaret ettiği yere baktığında karşı duvardaki çelik kapıyı gördü. Oraya bakarken bir anda gıcırdayarak açılmış elinde silah olan ufak tefek bir kız odaya girmişti. Silahını Shizuo'ya doğrultarak üzerlerine doğru yürümeye devam etti.

"Yuuhei-sama'yı benden almanıza izin vermeyeceğim."

Eli tetiğe gider gitmez Shizuo kendisini Kasuka'nın önüne atmıştı. Fakat ateş edemeden elini saran gölgelerin içinde kaldı silah. Celty tam zamanında müdahale etmişti olaya. Shizuo'nun onu da çağırması çok yerinde bir karardı.

"Başkaları da var mı?"

Kasuka gelen soru üzerine başını sağa sola salladı. Hızla ayaklarındaki ipleri de fırlatıp attıktan sonra ona destek olarak kalkmasına yardımcı oldu Shizuo. İki gündür hareketsizlikten ayaklarının üzerinde durmakta zorluk çekiyordu. Onun bu hali daha da çok öfkelenmesine sebep olurken bunun hesabını nasıl sorması gerektiği üzerine kafa yormaya başlamıştı bile.

"Kasuka, benim yüzümden böyle şeylerle karşı karşıya kaldığın için ne kadar özür dilesem de telafi edemem."

Dışarı çıktıklarında etraflarında sadece bomboş arazi vardı. Burası şehrin dışında terk edilmiş bir fabrikaydı. Shizuo'nun Kadota'dan ödünç aldığı arabaya doğru ilerlemeye devam ettiler.

"Seninle bir alakası yok ki abi. Bunu da nereden çıkardın?"

Kasuka'dan gelen cevapla birlikte başını onun ifadesiz yüzüne çevirdi. Ona bunu kimin yaptığının farkında bile değildi belli ki.

"Nasıl bir alakam olmaz? Hepsi lanet olası pirenin işi değil mi? Onu bir elime geçirirsem bu defa kesinlikle öldüreceğim. Benimle uğraşmayı bıraktı şimdi de ailemle uğraşıyor. Buna asla izin vermem."

Kasuka ifadesiz yüzüne bir tebessüm taşıdığında Shizuo tüm sinirini anlık da olsa unutmuştu.

"Yanılıyorsun abi. Başıma gelenlerle eşinin bir alakası yok. O beta kızı çok iyi tanıyorum ve beni tanıdığından beri bana bir ilgisi vardı. O da bir oyuncu. Son zamanlarda aşırı ilgisinden boğulmuş gibi hissettiğimden kurtulmak için omega bir sevgilim olduğunu ve onu işaretlediğimi söylediğim de çıldırıp beni kaçırdı. Hem bunu boşver de ne zaman İzaya ile çocukça davranmayı bırakıp bir araya geleceksiniz siz?"

Arabanın kapısını açıp onun koltuğa oturmasını sağladıktan sonra arabanın etrafından dönüp şöför koltuğuna oturdu. Kasuka ona doğru dönmüş beklentiyle bir cevap bekliyordu hala.

"Beni duymamış gibi yapmayı bırak abi. Eğer o ölürse, sende yaşayan bir ölüye döneceksin. Bu böyle devam edemez!"

Marşa basmasıyla araba ileriye doğru savrulmuştu. İnatla bakışlarını kendisinden ayırmayan Kasuka'ya kısa bir bakış atmakla yetindi.

"Onun varlığının benim için yokluğundan bir farkı yok Kasuka. Ben o günden beri yaşayan bir ölüyüm zaten, yaşaması ya da ölmesi beni ilgilendirmiyor. Bir daha bu konuyu açacak olursan sana da sinirleneceğim!"

Shizuo'nun sert tepkisi çenesini kapamasına yetmiş olmalı ki yolun geri kalan kısmını dışarıya bakarak geçirmişti Kasuka. İzaya'nın bu işe bulaşmamış olması hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Ondan hala nefret ediyordu. Bu asla değişmeyecekti. Gözünün önüne ona ışıl ışıl gözlerle baktığı o zamanlardaki sevimli yüzü geldiğinde direksiyondan gelen çatlama sesi arabayı doldurdu. Kasuka aklından geçenleri anlamış gibi yorum yapmazken Shizuo düşüncelerini İzaya'dan en uzak noktaya çekmeye çalıştı. Kimse bilmiyordu ama asıl bu acıyla yaşamak daha zordu.


*Yukarıya bıraktığım medya bu bölüme gerçekten çok yakıştı. Sözlerini bilmeyenler sorabilir ya da araştırabilir. Katelyn Tarver - You don't know

Hikaye hakkında ki terorileriniz varsa lütfen benimle paylaşın. Merakla bekliyorum :)

Efsane (Shizaya AU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin