0.7 Geçmişin İzleri

908 79 9
                                    


Saat öğleden sonra iki civarıydı, Shizuo verecekliyle görüştükten sonra adamın işlettiği kafeden çıkarak İkebukuro'nun meydanındaki parka doğru ilerlemeye başladı. O sırada telefonunun çalmasıyla eli cebine gitmişti. 

"Alo?"

"Shizuo benim, işi hallettin mi?"

Boşta kalan elini diğer cebine atarak dolu olan sigara paketini çıkarıp gözlüklerinin üzerinden sokakta yürüyenleri süzdü. 

"Evet Tom, hallettim bir sıkıntı yok."

"Güzel o zaman bugün için artık eve gidebilirsin. Bir kaç günlüğüne ben buralarda olmayacağım. Geldiğimde seni ararım. Keyfine bak dostum." 

"Tamam, sonra görüşürüz." 

Telefonu cebine tıktıktan sonra sigarasını yaktı. Bir kaç gün izinli olacaktı demek. Ne yapabileceğini düşünürken en iyisinin evde oturmak olduğuna karar verdi. Yeşillik dolu parka girdiğinde köşede gölgede kalmış boş bir banka ilerleyerek sessizce oturdu ve ellerini cebine atarak etrafa bakmaya devam etti. İzaya... Acaba neredeydi? Nasıl hissediyordu? Tamamen iyileşmiş miydi? 

O günün üzerinden iki gün geçmişti ve hala karşısına çıkmamıştı. Hayır, İkebukuro'ya dahi gelmemişti. Yakınlarında olsa bunu hissederdi. Bundan nefret etse de merak ediyordu. Onu son gördüğünde gözlerine yerleşmiş o keder aklından çıkmıyordu bir türlü, içini yiyip bitiriyordu sanki.

"Ne yapsak dersiniz?" Siyah saçlı oğlan okul çantasını sırtına atarken kendinden daha uzun olan iki arkadaşına baktı.

"Benim gidip ders çalışmam lazım yoksa annem kızar." Kumral olan genç üzgünce dudaklarını büzmüştü. Siyah olan sırtına bir şaplak attığında olduğu yerde kaldı.

"Hadi ama Ito-chan, bir defalıktan bir şey olmaz. Baksana bugün hava çok güzel. Değil mi Jun-chan?" Kısa olanın diğer yanında yürüyen ve onlarla pek ilgilenmeyen diğer genç ise sadece omuzlarını silkmekle yetindi. 

Üç genç Shizuo'nun önünden yürüyüp giderken arkalarından bakmaya devam etti Shizuo. Bir anda gözünün önüne gelen görüntüler yüzünden bakışları uzakta bir noktaya sabitlenirken kendi geçmişe gitmişti. 


"Sessizlik! Kendi aranızda konuşup durmayın artık! Çocuklar bugün sınıfımıza yeni katılan nakil öğrenci ile tanışın. Kendisi Osaka'dan geldi. Ortama uyum sağlamasında ona yardımcı olun. İçeri gel Orihara."

"Ben Orihara İzaya." Başka bir şey söyleme gereği duymadan kısık gözlerle sınıftakileri süzdü kısacık bir an. 

Tüm öğrenciler nakil öğrenci lafını duyduğunda susmuştu ve sınıftan çıt çıkmıyordu. Tüm gözler İzaya'ya odaklanmıştı fakat aralarında en arkada yan yana sıralarda oturan üç kişi vardı ki onlardaki şaşkınlık daha farklı bir boyuttaydı. Shinra ilkokulda aynı sınıfta olduğu arkadaşını anında tanımış ve yeniden onu gördüğü için sevinmişti. Nishi ise onca aramadan sonra bulamadığı halde birden bire karşısına çıkmasından ötürü şaşırmış ve neler olduğunu çözmeye çalışıyordu. 

Shizuo da öylece donup kalmıştı. Bakışları İzaya'nınkiler ile birleştiğinde zaman durmuş gibiydi. Başka hiçbir şeyi göremez oldu. Muhteşem cezbedici tatlı kokusu içine kadar işlemişti adeta. Pamuk kadar beyaz, bir porselen gibi pürüzsüz, mükemmel tenini okşama arzusuyla parmak uçları karıncalanırken oturduğu yerde durmakta zorlandığını hissetti. Tüm dünyası birden bire bambaşka bir çekime girmiş gibi hissetmişti. İkinci kez onunla göze göze geliyordu ve ikinci kez aynı şekilde hissediyordu. Kimseye karşı hissetmediği bu hisler, sadece onu gördüğünde olan bir şeydi. Bir omega... Kendi omegası... Başka kimseye asla veremezdi onu. 

Efsane (Shizaya AU)Where stories live. Discover now