1.3 Yıkıldım mı?

765 83 9
                                    

*Müzikle birlikte okuyun bebekler, bu aralar nedense hikayelerimi hep Göksel'i dinleyerek yazıyorum.


Elleri genç adamın yanaklarına değdi yumuşaklıkla. Aynı anda Shizuo gözlerini açıvermişti. Heyecanla kendini geriye attığında tam düşecekken Shizuo onu belinden kavrayarak tutmuş yanına doğru çekmişti. Yüzünde hiçbir ifade yoktu. Hiçbir şey söylemiyordu, İzaya'nın gözlerine bakmak haricinde.

"Neredeyim ben?"

Soru üzerine sadece dudaklarını kıpırdattı genç adam.

"Shinra'nın evi."

Anladığını belli edercesine başını salladıktan sonra uzaklaşma çabası içinde yataktan kalkmaya davrandı İzaya. Fakat bileğini tutan el ona engel olmuştu.

"Rahatsız olduysan ben kalkarım sen yatmaya devam et. İyi değilsin hala."

Shizuo'nun ilgili sözlerine umursamaz bir bakış atarak bileğini onun elinden kurtardı ve ayağa kalktı.

"Gitmem gerek."

Shizuo duyduğu kelimelere sinirlenirken kapı ile İzaya'nın arasına girmişti.

"Hiçbir yere gitmiyorsun!" dedi öfkeyle. Yine yüreğini saran onu kaybetme korkusuydu dilinden dökülenlere sebep. İzaya'yı bir daha gözünün önünden ayırmayacağına dair yemin etmişti kendine o.

İzaya'da aynı öfkeyle dolarken bakışlarını kaçırdı Shizuo'dan. Onun kendisine olan sevgisiz bakışları içinde ne varsa söküp koparıyordu zorla sanki. Yerine acısını bırakarak. Rüyalarında gördüğü sevgi dolu bakışların ardından gördüğü bu nefret dolu bakışlar her geçen gün kaldırabileceğinden daha fazlası oluyordu.

"İzaya, seninle dövüşmek istemiyorum. Lütfen!" Shizuo'nun sesi sadece hayallerinde duyduğu bir naziklik de çıktı ona seslenirken. Sözler için aynısını söyleyemese de. Buğulanan gözlerini kendine saklama çabası içinde arkasındaki duvarda olan cama doğru yürüdü. Ona kafa tutacak enerjisi yoktu. Çok yorgun hissediyordu kendini, yeni uyanmasına rağmen.

Shizuo İzaya'nın kendisini dinleyen halini görünce mutlu olmuş gibi gülümsedi. Belki de bir umut, yeniden eskiden oldukları hale dönebilirlerdi. Onu hala affedemeyecek olsa bile İzaya'nın biraz bile pişman olması bunu değiştirebilirdi.

"İzaya, bundan sonra birlikte yaşamamız gerektiğini düşünüyorum." Aslında direk evlenmek istiyordu ama bunu pat diye söylemek çok abes kaçardı. Düşmanına evlen benle demek... Aklındaki saçma düşünceleri savmak istercesine bakışlarını İzaya'nın arkası dönük bedenine dikti. Bir anda ondan gelen kahkahalar hiçte hayra alamet değil gibiydi. Bu kadar komik bir şey söylediğini sanmıyordu. Çattığı kaşları ile ona doğru bir adım attı.

"Saçma salak gülmeye devam edersen sinirleneceğim. Herhalde bende senle yaşamak istiyor değilim. Ama, ama biz. Eşiz sonuçta. Başka şansımız yok. Her hastalandığında buraya koşacak değilim!"

İzaya içinden gelen feryatları zorlukla bastırarak yüzünde aynı gülümseme ile arkasını döndü. Asırlarca bıkmadan, usanmadan sevdiği adama baktı iç acısıyla. Sözlerini düşündü tekrar. Bir lütufta bulunur gibiydi sanki birlikte kalalım derken. Sevgisiz bir birliktelik... Acaba hiç sevmiş miydi ki? Lisedeyken bile...

"Shizuo sence biz neden bu hale geldik?" İzaya bedenleri arasındaki bir kaç metre mesafeye dikti bakışlarını. Aralarındaki gerçek uzaklık bundan çok daha fazlaydı.

Shizuo'nun kaşları çatılırken İzaya'nın nereye varmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu. Aralarında bir tabu olan o konudan bahsediyor olamazdı değil mi? Hemde yıllar sonra tam da bu anda.

"Tabi ki o gün yaptıkların yüzünden İzaya."

İzaya beklediği cevabı duymasıyla taşan duygularını dizginleme çabası içinde bir adım attı güçlükle Shizuo'ya doğru. Göz pınarlarına yerleşen yaşlar, gözlerini yakıyordu akmak için ama İzaya inatla kırpmıyordu gözlerini. Reddediyordu, ona zayıflığını göstermeyi. 

Derin bir nefes aldı. Sesini kontrol edememekten korkuyordu.

"Ben bir şey YAPMADIM! BEN DEĞİLDİM." Sesi birden öylesine yükselmişti ki içerideki herkesin duyup buraya geleceğine dair şüphesi kalmamıştı. Gelen şeyi geciktirme çabası içinde son bir cümle daha kurmayı denedi.

"Hiçbirinin önemi yok aslında, öyle görünse bile, bana bir katile bakar gibi bakmadan önce, beni tanıdığını düşünüyordum. Tanıyamasan bile en azından bana inandığını..." Çatlayan sesinde öylesine bir kırgınlık vardı ki, dimdik duran narin bedenin içinde nasıl bir acı saklı olabilir diye düşünebilirdi duyan.

Shizuo'nun şaşkın bakışları büyürken ilk kez İzaya'dan o güne dair kelimeler duyduğuna inanamıyordu. Ne demek istediğini daha detaylı dinlemek için o da ona doğru bir adım attığında siyah saçlı gencin birden bire yere düşerek çığlıklar atmaya başladığını görmesiyle olduğu yerde donup kaldı.

Bir şeyler oluyordu. İzaya'ya bir şeyler oluyordu. Ellerini başına kenetlemiş, saçlarını yoluyor, vuruyor, durmadan feryat figan çığlık atıyordu.

Nishi duyduğu çığlıkla küfürler ederek kapıya kırarcasına asıldı ve var gücüyle koşmaya başladı. Aklı içerideki çığlıklar atan adamda iken gölgelerde saklanması gerektiğini çoktan unutmuştu. Kapalı kapının önüne geldiğinde beklemeden savurdu kapıyı. Kapı arkasındaki duvara çarpmış ve tok bir ses çıkarmıştı.

Gözlerini oda da gezdirirken önce ayakta donmuş bir vaziyette şaşkın gözlerle bakan Shizuo ile buluştu bakışları. Ardından göreceğini tahmin ettiği görüntü eşlik etti bakışlarına. Beklemeden eğildi İzaya'nın önünde ve ellerini onun saçlarını yolan ellerine kenetleyerek arkasına doğru çekti. İzaya'nın başı omzuna düşmüştü. Kulağını tırmlayan çığlıklara aldırmadan dudaklarını genç adamın saçlarında gezdirdi. Onun kasılan ellerinin hareket etmeyeceğine emin olduktan sonra yavaşlıkla bırakarak kollarını bedeninin etrafına sardı.

"İzzy, hadi sakinleş bebeğim." İzaya Nishi'nin sesi ile kısılan sesini ve kuruyup acıyan boğazını fark etti önce. Sesini aniden kestiğinde bilinci geri gelmişti. Göz yaşları birbiri ardına düşerken hıçkırıkları odayı doldurmuştu. Başını Nishi'nin göğsüne dayadığında sesi öylesine içliydi ki dermansız bir dertli gibi.

Shizuo kaldıramadığı görüntülere arkasını dönmek istese de yapamadı. Ne olduğunu anlamasa da içi cayır cayır yanıyormuş gibiydi. Kendi gözündeki yaşları hızla sildikten sonra kimsenin görmemesi için bir kaç kez kırptı. O sırada kapının köşesinde duran ve kendisine bakan Shinra ile göz göze gelmişti. Arkadaşının gözlerindeki hüzün bu konuda başarılı olamadığını gösteriyordu. Genç doktor, Shizuo'yu geçerek yerde kıpırdamadan duran kişilere ilerledi.

"Montumun cebindeki sakinleştiriciyi getirir misin Shinra." Nishi'nin ricasını ikiletmeden salona doğru ilerlerken o da İzaya'yı kucağına alarak yatağa taşımıştı. Siyah saçlı genç bayılmış gibi kıpırtısız duruyordu.



*Hmm, İzaya'nın zayıf ve kırılgan hallerini görmeyi sevmiyorum gerçekten ama herkesin karşısında öylesine gülümserken bana sadece bir şeyleri sakladığını hissettiriyor. Sanki gerçek duygularını saklamak için arkasına sığındığı bir savunma mekanizması gibi o kibirli gülümseme. Belki de sadece ben böyle düşünüyorum. 
 

Efsane (Shizaya AU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin