2.4 Adım Adım Yeni Hayata

641 65 8
                                    



İzaya gözlerini açtığında tüm vücudunda tatlı bir sızı hissetti. Başucundaki saate baktığında saatin öğleden sonra üç sularında olduğunu görmüştü. Sabaha karşı uyuyakaldıklarını hatırladığında beline kadar kayan örtüyü çıplak göğsüne kadar çekerek yatakta arkasını döndü.

Shizuo derin derin nefesler alırken huzurlu bir ifade ile uyuyordu hala. Hafif ve bir o kadar sessiz ona doğru yönelerek burnunu temas ettirmeden teninde gezdirmiş ve kokusunu içine çekmiş ardından omzuna küçük bir öpücük bırakmıştı. Yan yatarak ellerini başının altına alarak izlemeye devam etti onu. Hiçbir rüya görmeden uyumuştu ilk kez.

Gerçeği yanıbaşındayken artık rüya görmeyeceğini biliyordu. Bu süreç hep böyle ilerlemişti. İkisi de benliğine kavuştuğunda geçmişe dair anılara ait rüyalar biter ve geçmiş, zihinlerde bir hatıra olarak kalırdı sadece.

Yarım saatin ardından Shizuo'nun kirpikleri titreşmeye başladığında onun yakında uyanacağını anlamıştı. Hep yaptığı gibi önce kollarını uzatacak ardından yarı oturur vaziyete gelecekti. Ayılmak adına yaptığı bu eylem onun alışkanlığıydı. Yüzündeki tebessümle beklemeye başladı. Etrafta gezinen gri gözler kendine döndüğünde bir anda parlamıştı.

"Günaydın ruhum." Sırtını yatağa dayayarak gerindi Shizuo. Harika hissediyordu. Yüzündeki gülümseme ile sessizce kendisini izleyen İzaya'ya eğilerek saçlarının arasına bir öpücük kondurdu.

Aşırı açtı, dün sabahtan bu öğlene kadar tüm vakitlerini yatakta geçirmiş ve akşam ise sadece bir şeyler atıştırmışlar ama onu bile yatakta yapmışlardı.

"Günaydın Shizu-chan."

"İyi uyuyabildin mi? Kendini nasıl hissediyorsun?" Shizuo'nun endişeli çıkan sesini duyunca yataktan doğruldu ve ona gülümseyerek baktı.

"Elbette, merak etme artık geçmişe dair anıları görmüyorum." Kendini yatağın ucuna çekerek ayaklarını yere sarkıttı. Sanki tüm vücudunun üstünden tır geçmiş gibi bir uyuşukluk ve takiben ağırlık vardı. Bugün için hareketleri oldukça yavaş olacaktı anlaşılan. Ağır ağır odasındaki banyoya doğru yönelecekken kendisine yönelen delici bakışların sahibine çevirdi başını.

"Üzgünüm bu da benim suçum, sana fazla yüklendim dün gece." Yüzünde hiçte pişman bir ifade olmasa da endişe ses tonunda barizdi. "Duşa birlikte girelim ve her şeyi bana bırak. Sen sadece dinlemene bak aşkım. Ardından bugün ne yapacağımızı konuşuruz."

Ardından başını sallayarak kendi kendini onaylamış ve bir anda yataktan kalkarak ayaklarına dolanan çarşafın yerle buluşmasına vesile olmuştu. İzaya önünde duran çıplak Shizuo'nun en güzel kahvaltı olacağını düşünürken bacaklarında hissettiği güçsüzlük yüzünden kendi düşüncelerine kızdı. Başını yere eğmişti ki ayakları hızla yerden kesildiğinde kendini Shizuo'nun kucağında buldu. İkisi banyoya girdiği sıralarda Nishi içerde oturmuş gözlerini açık olan televizyona dikmişti.

Bakışları ekranda olsa bile aklı farklı yerleydeydi. Dün gece eve çok geç saatlerde gelmiş ve Shinra'nın aslında kendini çağırmadığını öğrendiğinde hesap sormak için Shizuo'yla konuşma niyetiyle odasına girmesine rağmen onu odada bulamamıştı.

İzaya'nın odasının altından ise ışık sızarken o odaya girme cesareti gösteremedi. Asla görmek istemeyeceği görüntüyle karşılaşacağını sezmişti bir şekilde. İzaya için ya da Shizuo için sevinmesi gerektiğini kendine defalarca söylese de kendini dönüp dolaşıp aynı yerde buluyordu. Kıskançlıktan gözü dönen ve onları ayırmak için oynadığı oyunu sonlandırdığı çatıda. Öfkeli bakışlarını ellerine çevirdi. Yaptığından, yapabileceklerinden ve kendinden korkuyordu. İçindeki savaşçı asla pes etmemesi durmadan savaşması için onu kışkırtırken ne için bunu yapacağı benliğinin gerçekçi bölümü ile onu karşılıyordu. Kendi düşünceleri arasında kaybolmuşken gıcırdayarak açılan İzaya'nın kapısına çevirdi bakışlarını.

Shizuo bir prenses edasıyla taşıdığı İzaya'yı kapıdan çıkardıktan sonra mutfağa doğru yürümeye başlamıştı. İkisinin yüzünde de içten bir gülümseme ve gözlerinde mutlu olduklarını ifade eden bir bakış vardı.

"Beni artık yere indir Shizu-chan! Delirdin mi, daha ne kadar taşıyacaksın kucağında?" Bir yandan konuşurken bir yandan başındaki havluyu eline alıp Shizuo'nun başına çekmiş ve onun saçlarını kurulamaya başlamıştı.

"Delirmedim fy enaid, sadece bu gecemi garanti altına alıyorum. O yüzden senin yürümene bile gerek yok, sadece dinlen ve enerjini topla." İzaya'nın yapma olduğunu oturduğu yerden bile görebildiği sinirli ifadesi ile Shizuo'nun başına vuruşunun ardından duyduğu Shizuo'nun içten kahkahası tüm odayı doldurdu.

"Kızma ruhum, sadece şakaydı."

"Şaka mı? Her şakada bir gerçeklik payı vardır. Ne zamandan beri bu kadar sapık bir adam oldun sen fy anald." Shizuo İzaya'yı sandalyelerden birine oturttuktan sonra buzdolabına ilerledi ve kahvaltı için yapmaya karar verdiği tostlar için malzemeleri çıkarmaya başladı. İşinin arasında dönüp İzaya'ya cevap vermeyi de ihmal etmemişti. Derin bakışları İzaya'nın bakışlarıyla buluştuğunda sanki aralarında somut bir bağ oluşuvermişti.

"Sana on yıl geç kaldığımdan beri İzaya'm."

İzaya ayaklarını yerden kesen sözle yanaklarının al al olduğunu tahmin etti. Yüreğini sertçe çarptıran bu sözlerdeki samimiyet, pişmanlık, özlem ve tutku yaşadıkları her şeyin bir özeti gibiydi. Derince bir nefes aldıktan sonra bakışlarını genç adamdan kaçırmıştı. Shizuo'da bunun üzerine gülümseyerek yaptığı işe devam etti.

"Hey! Tünaydın İzzy ve Shizuo."

İzaya arkasından gelen sese döndüğünde şaşkınca Nishi'ye baktı.

"Ah, sen ne zaman geldin?" İzaya'nın sorusu üzerine Shizuo bir kahkaha atarken Nishi'nin gözleri gölgelendi.

"Başından beri buradaydım ama sen başka birisine o kadar odaklanmıştın ki fark etmedin." Sitemli çıkan sesi Shizuo'ya daha da keyif verirken genç adamın öfkeli bakışlarını üzerine çektiğini fark etmişti.

"Üzgünüm Nishi, gerçekten fark etmedim." İzaya'nın samimi sesi Nishi'yi daha da sıkarken bir şey söylemeden sadece yanındaki sandalyeyi çekerek oturmayı tercih etti.

"Nishi biz bugün evimize döneceğiz. İzaya'yı misafir ettiğin ve ona yardımcı olduğun için gerçekten teşekkür ederim. Sen iyi bir dostsun." Shizuo ellerinde yiyecekler masaya oturduğunda Nishi'ye samimi bir şekilde bakmıştı, aynı şekilde İzaya'da öyle.

Kendini oldukça bunalmış hisseden Nishi bakışlarını yine ellerine sabitledi. Demek artık gidecekti...

"Anladım, sizin adınıza sevindim. Sanırım artık küçük oyundan haberin var. Neyse evimiz derken senin evin mi, yoksa yeni bir ev mi tutmayı düşünüyorsun beraber?"

İzaya bahsettiği küçük oyunla ilgili herhangi bir konuşmanın geçmemesi ya da Shizuo'nun bu konuyu düşünüp sinirlenmemesi için hızlı davranıp cevap verdi.

"O konuda tam bir karara varmadık. Ben ofisimi yeniden açacağım. Shizuo'da eğer muhbir olmaya devam etmeyi bu kadar çok istiyorsam bunu ancak onu korumam olarak işe alırsam izin vereceğini söyledi." Kıkırdadıktan ve bir kaç lokma bir şey yedikten sonra devam etti. "Sanırım ofisin üst katındaki dairemi çalışmak için Shizuo'nun evini de yaşamak için kullanırız." Sesindeki heves insanı beklentilerle dolduran cinstendi. Shizuo konuşması biten sevgilisinin yanağına masum bir öpücük kondurduktan sonra çubuklarını tabağına bırakarak sandalyesini geriye doğru çekmişti.

"Sen yavaş yavaş ye bebeğim, eşyalarını ben toplarım." İçtiği bir bardak suyun ardından kalkarak İzaya'nın odasına geri dönen Shizuo İzaya ve Nishi'yi mutfakta yalnız bırakmıştı.

Efsane (Shizaya AU)Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum