Efsane (Shizaya AU)

3.1 Geçen Günler

Hayat hep olduğu gibi devam ediyordu, her gün biterken güneş sanki saklambaç oynarmış gibi saklanıyor, ay tek başına etrafta dolanıyordu saatlerce. Birbiri ardına geçen günler bir döngü gibiydi.

Elbette değişim hiç aksamayan bir süreçti ve İkebukuro'da bu değişimin bir parçası olmuştu. Aradan geçen beş ayda, daha sakin ve sokakları daha normal görünen insanlarla doluydu. Bunun en büyük etkenlerinden biri de semtin en tehlikeli adamı ile en güçlü adamının artık kendilerini çevre de pek fazla göstermemelerindendi. Bu konuda bir çok teoriler üretilmiş ve konuşulmuş ama ardından unutulmaya yüz tutmuştu.

Belki de hayatlarının en huzurlu dönemini yaşayan bir zamanların bu ünlü çifti ise değişen hayatlarına uyum sağlamakta zorlanmamışlardı. Çünkü işin aslı onlar birbirine herkesten daha alışkındı.

İzaya uzun uzun düşünmüş ve ailesi adına muhbirliği bırakmaya karar vermişti. Onun yerine paravan şirketlerinden birini resmileştirerek danışmanlık ofisi kurmuş ve işini kurumsallaştırmıştı. Hamileliğinin ilerleyen bir döneminde olmasından ötürü ofisine fazla gitmese de işlerini kendi adına asistanı Namie kusursuzca yönetiyordu.

Ailelerine katılan bu yeni birey için Shizuo daha büyük bir eve taşınmayı teklif etmiş İzaya'da olumlu karşılaşmıştı. Yeni evleri İkebukuro'nun merkezine biraz daha uzak olsa da oldukça sakin ve ailelerle dolu güven verici bir semtteydi. Gündüzleri parklarda oynayan çocuk sesleri ile dolar akşamları evlerine çekilen ailelerle birlikte huzurun sessizliği baş gösterirdi.

Tüm bu güzel şeylerin yanında kötü şeylerde vardı elbette hayatın üstüne kurulu olduğu dengeyi anımsatırcasına. İzaya'ya gelen bilinmeyen numaradan çağrılar son zamanlar artmış olmasına rağmen Nishi ve İzaya bu kişinin kim olduğunu bulamamıştı. Belki de İzaya'nın bir muhbir olarak ilk başarızlığıydı ama geçen konuşmalarda bu kadının aradıkları düşman olduğuna ve on yıl önceki olayda orada bulunduğuna emin olabilmişlerdi. Korkuları onların yüreklerini hafif hafif yoklarken her şeyin iyi olacağına dair inançları ve birlikte olmanın onlara verdiği güç ile devam edebiliyorlardı. Yan yana olduktan sonra her şeyin üstesinden gelebileceklerine olan inançları daha ağır basıyordu.

Bir gün daha bitmiş ve akşam olmuştu. Shizuo geniş salonunda yüzlerinde bir tebessümle sohbete dalmış arkadaşlarında göz gezdirdi. Bu bir yeni ev partisiydi.

Taşınmaları uzun zaman almıştı çünkü İzaya ofisinin üst katındaki daireyi bu sefer boşaltmış ve her şeyini alıp buraya getirmişti, Shizuo'da aylardır yaşadıkları kendi evindekileri... Yeni mobilyalar bile almışlardı ve bu yüzden tamamen yerleşmek bir hafta sürmüştü. Hamile olan eşinin sadece dizayn konusunda yardımcı oluşunu izlemiş ama onun hiçbir iş yapmasına izin vermemişti. Birlikte oluşturmuşlardı içlerini saran bu sıcacık yuvayı ve bu his bile tarifsiz bir duyguydu.

"Shizu-chan? Elinde bardaklarla ne yapıyorsun orada öylece dikilmiş gelsene buraya."

Kendisine seslenen İzaya ile düşünceleri dağılan Shizuo salonun ortasındaki büyük sehpaya elindeki tepsiyi bıraktı. Az önce biten kırmızı şarap için yeni bir şişe ve temiz kadehler getirmişti misafirlerine. Servisini yaptıktan sonra tekli koltukta oturan eşine doğru yürüdü.

İzaya'nın üzerinde oldukça salaş ve bol bir tişört vardı. Büyüyen karnı yüzünden eski kıyafetleri üzerine olmadığı için alışverişe çıkmışlar ve yeni giysiler almışlardı. Onu siyahın dışında gri ve lacivert gibi koyu renkler giymeye ikna edebildiği için oldukça mutluydu. Şimdi ki gibi mesela, bordo olan tişörtü gözlerini daha bir ortaya çıkarmış kırmızının en güzel tonlarında olan bir yakut taşı gibi kalbine baskı kurmuştu güzelliği. Yanına otururken kolunu omzuna atarak yavaşça okşadı. Bunun üzerine genç adam bir bakış atmış ve yukarı kıvrılan dudağıyla çarpık bir şekilde attığı gülüş Shizuo'nun kalbinin ritmini dengesizleştirmişti. Ortamdaki konuya dahil olabilmesi için ciddi anlamda çaba harcaması gerekmişti zira yanı başında duran adam onu zaman ve mekan algısından tamamen koparabilecek bir yeteneğe sahipti.