A • III.

3.8K 280 129
                                    

 

Seni kaybediyor olmaktan korkuyorum.
Ve yalnız geçirdiğimiz her geceyi,
Seni kendi başına düşünmek beni öldürüyor.
Keşke evde, senin yanında olabilseydim.
Ah.
Her gün biraz daha uzaklaşmışsın gibi hissediyorum.
Ve ne diyeceğimi bilmiyorum.

 

Etten örülmüş duvarları andıran insan kalabalığının arasından hiç de kibar olmayan bir üslupla aceleyle sıyrılırken kalbimin sıkıştığı gerçeğini unutmaya çalışıyordum. Göğsüm boyunca öyle acımasız bir zehir yayılmaya başlamıştı ki, ciğerlerime sadece ufak bir nefes için bile fırsat tanımıyordu. Yanaklarım gözyaşlarımdan ıslanırken sık sık kot ceketimin kumaşıyla onları kurulamak zorunda kalırken, kalabalığın içinden anlamadığım sesler çıkmaya başladı.

Sonunda kapıya ulaştığımda dışarıya çıktım. Şehrin soğuğu ile birlikte alkol, ter ve sigara kokusundan beni kurtaran temiz hava soluklarımın bir düzene koyulması için imkanlar sunmuştu. Elim sürekli sıkışıp duran kalbimin üzerindeki konumunu bozmadan, derin derin nefesler almaya çalıştım. Her seferinde başım biraz daha fazla dönüyordu. Dizlerim titriyor, bayılacak gibi oluyordum.

Daha fazla orada kalamazdım. Onu görmeye, geçmişimizin üzerinden ne kadar vakit geçerse geçsin hiçbir zaman hazır olmayacaktım. Bunu terk edildiğim ilk gün gibi yanan canımdan anlamıştım. Calum'ı hala sevdiğimi biliyordum. Hayatımda iz bırakmış birini unutmamın imkanı yoktu.

Ama hayalleri için ayakları altında onursuzca tepelenip terk edildiğim gerçeği bugün o sahnedeyken bir kez daha beni tokatlamıştı. Yıllar önce suratına öfkeyle söylemem gereken her şey, adeta kırık cam parçaları halinde boğazıma dizilmişti. Yutkundukça oldukları yeri acımasızca kanatıyordu. Gözlerimiz buluştuğunda yüzünün aldığı ifade lanet olası aklımdan bir türlü çıkmıyordu.

Gitmeliydim.

Terra Blues'un olduğu sokaktan ana caddeye çıkmak için yavaşça ve titreyen dizlerimin izin verdiği ölçüde yürümeye başladım. Angie'nin arkamdan gelip bana orada ne olduğuyla ilgili saçma sapan sorular sormasını istemiyordum. Calum Hood kalbimdeki bir sır, ruhumda kendisinin bile kapatmayacağı kadar büyük bir gedik olarak benimle birlikte kalmalıydı. Bir zamanlar dünyanın bilmediği ama yalnızca bir grup insanın kendi içinde tanıdığı; ufak bir gizemdi.

Benim sırrımdı.

Ama şimdi bana ihanet etmiş gibi hissediyordum. Sırrımı bütün dünyaya açıklamış ve... ellerim arasından kayıp gitmişti. Birlikte olamazdık.

Ben, Calum Hood ile hiçbir zaman birlikte olamazdım. Bunun artık mümkünü yoktu. Sözgelimi o artık ünlüydü. Hayatını minimalist düzeylerde yaşayan akranlarından çok farklı bir yaşam düzenine sahipti. Sade değildi. Calum her zaman... iyi hissetmek isterdi. Sorun istemezdi. Eğlenmek isterdi, eğlendirmek isterdi. Onun hayalleri büyüktü. Şu an yaşıyor olduğu hayat, biz daha lisedeyken asıl yaşamak istediği hayatın üçte biri bile değildi. Ben ise bir veteriner hekim ile banka memurunun kızıydım. Bu elbette Calum gibi biri için hiçbir şey demekti.

Beni değil, şöhretin şaşalı kapılarının ardına saklanmış sürreal dünyayı seçecekti.

Ana caddeye çıktığımda bir taksiyi çevirdim. Evimin adresini söylerken bu gecenin başından beri hep yapmam gerekeni yapmaya gidecektim. Önce güzel bir duş alacaktım ve koltuğa battaniyemle uzanıp televizyon seyredecektim.

Beş yıldır yaptığım ve ileride de yapacağım gibi, Calum hayatımda hiç olmamış gibi devam edecektim. Çünkü o öyle davranıyordu.

&

A Certain Romance || hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin