C • VIII.

3.2K 267 83
                                    

Görebiliyor musun?
Bu olmam gereken kişi değil.
Sensiz ben zaman harcayan bir hiçim.
Seni kandırmaya, umutsuzca kazanmaya çalıştım.
Şimdiyse senin üzgün ve çankalntılı deniz gözlerinde kayboluyorum.

Dolapların köşesine saklanmış, Aren'in kendi dolabından bir şeyler karıştırıp kitaplarını seçmesini seyrediyordum. Teneffüse çıktığımızdan beri onu seyretmek ve geçen gün yaptığım şey için üzgün olduğumu söyleyecek cesareti toplamaya çalışmaktan başka hiçbir şey yapmamıştım. Öylece ona bakıyor ve... bir şey olmasını bekliyordum işte.

Oysaki böyle beklediğim yerden yapmayı planladığım şey nihai bir güç tarafından el atılmadığı sürece gerçekleşmeyecekti. İçimdeki lanet olası histen kurtulmam için gidip onunla konuşmam gerekiyordu. Ama ben özür dilemeyi beceremezdim ki. Hiç yapmamıştım yani. Tamam, aile içindeyken bazen haksız olduğum durumlar oluyordu ama orada bile özrümü babamın hurdalıktan alıp emek emek tamir ettiği arabasına yardımcı olarak ya da annemin market alışverişi listesini bitirerek halledebiliyordum. Sadece bunlar değildi tabii ama sonuç itibariyle dizlerimin üstüne çöküp özür dileme gereği duymama lüzum olmayan şeylerdi.

Şimdi Aren'e bakınca bunu yapmak için yanıp tutuşuyordum.

O sadece... bir kızdı işte. Öyle olması gerekmiyor muydu? Campbell Lisesi'ndeki diğer kızlardan yalnızca bir tanesiydi.

Parlak bir tanesi. En güzeli. Benim için en güzeli.

Sikeyim. Yine saçma sapan konuşmaya başladım. Güzel falan değil işte normal bir kız. Birbirimizi her ne kadar tanıyor olsak da o bir yabancı. Zorlana zorlana da olsa gidip söylemek istediğimin o olmadığını dile getirmem gerekiyordu.

Avuçlarımı kotuma bastırdım. Yürüdükçe hava akımından dolayı açılan gömleğimi düzelttim. Yanına gittiğimde beni fark etmiş miydi bilmiyordum, ama seslice genzimi temizlediğimde parlak bal rengi gözlerini yüzüme kaldırdı. Kaşları hafif çatıktı, alnının ortasında onu olduğundan çok daha güzel ve çekici gösteren ufacık bir çizgi oluşmuştu. Gözleriyle neredeyse aynı renkte olan saçlarını tepeden dağınık bir topuz yapmıştı.

Tanrım. Onu incelemekten ne söyleyeceğimi unutmuştum.

Hiçbir şey söylemedi. Bakışlarını kaçırıp dolabının içinde saçma sapan şeylerle oyalanmaya devam etti. Bir halt yapmadığını biliyordum. Bir süre sonra eli yalnızca dolabın rafında bomboş duruyordu.

Konuşmamı bekliyordu.

"Düşündüm de-"

"Senin için zor bir şey olmalı."

Pekala.

Yeniden genzimi temizledim. Sanki bunu yapmanın dağıttığı güvenime bir faydası olabilecekmiş gibi. Omzumu yanındaki dolaplardan birine yasladım ve sadece, onun gözlerinin içine baktım.

Zaten eğer benimle aynı ortamdaysa ondan başka birine bakabilmem imkansızdı.

"Göt gibi davrandım," dedim hızlıca.

"Evet," bakışlarını tekrar benden kaçırdı. Dolabına bakarken "Şaşırdığım bir şey değildi. Hep böyle davranıyorsun." dedi.

A Certain Romance || hoodWhere stories live. Discover now