C • IV.

3.5K 251 75
                                    

Yüzünü uzun zamandır görmediğimi söylüyorum.
Yabancılar kadar yakınmışız gibi hissediyorum.
Çok acıtsa bile vazgeçmeyeceğim.
Her gece seni binlerce yüzün arasında kaybediyorum.
Şimdi bu, yabancılar kadar yakınmışız gibi hissettiriyor.

Acilen bu boktan insanların arasından kurtulmam ve kendi hayat düzenimi elimden geldiğince çabuk bir şekilde oluşturmam gerektiği kanısına vardığımda yalnızca on altı yaşındaydım. Bazen belirli bir bilince ulaşmam açısından işe yaradığını düşünsem de dünya da en az üzerinde yaşayan insanlar kadar boktan olduğu için, çok da ciddi olmamam gerektiğinin de farkındaydım. Bir şekilde kendime bir karakter çizmiştim ve o çizdiğim sınırların ötesine gitmek istememe neden olan kişileri, olayları kapıdan içeriye bile almıyordum.

Aren Osborne, o kapıdan içeriye giremeyecek olan tek kişiydi. Çünkü hayatıma adımını attığı anda dengemi alt üst edeceğini biliyordum. Dört yıl boyunca onunla aynı liseyi paylaşmış olmama rağmen bir kere bile oturup adam akıllı sohbet etmememizin tek nedeni buydu.

Luke, telefonunu kilitleyip masanın üzerine bıraktı. Ellerini başının arkasında birleştirip sandalyesinde geriye yaslanarak ayaklarını yemek masasına uzattı. Onuncu sınıflardan sürekli bakıştığı kızıl, çelimsiz kızı yine gözüne kestirmişti.

"Şunu yapmayı kes."

Gözleri hala kızın üzerinde dolaşırken bana kaçamak bir bakış attı. Çekici görünmek için suratının aldığı şekil beni yalnızca güldürüyordu.

"Neyden bahsettiğini bile bilmiyorum."

"Hormonlarına söz geçir. Bundan bahsediyorum,"

Dakikalardır gözleriyle bıkmadan soyduğu kıza bakışlarımı çevirdim. Beyaz teninin üzerinde Luke'un bakışları yüzünden utandığı için kıpkırmızı lekeler oluşmuştu. İşin tuhaf yanı, Luke bunu yaparken oldukça keyif alıyor gibi görünüyordu.

"Tatlı bir kız, derken kızın gözlerinin içine bakıp, tahrik edici bir şekilde gülümseyerek göz kırptığında kız utanıp mahçup olarak başını eğdi.

"Siktir git." Gördüğüm sahne yalnızca yüzümü buruşturmama neden olmuştu. "O daha küçücük bir kız."

"Bunu dokuzuncu sınıflardan haraç kesen Calum Hood mu söylüyor?"

"Onlar çömez. Ve ben dokuzuncu sınıfken benden de haraç kesmişlerdi. Bu Campbell'in geleneği gibi bir şey. Seninki sadece sübyancılık."

"Siktir oradan, sübyancılıkmış." Luke güldü. "Kıza yalnızca bakıyorum. En azından senin gibi arkamda kırık kalpler ordusu bırakmıyorum."

"A-ha, tabii." Başımı salladım. "İnsanlar kendi seçimlerini yaşar. Okuldaki çoğu kızın da benim ne bok olduğumu bildiğine göre, bu onların tercihi."

"Felsefede biz buna bir şey diyorduk... E- neydi?"

Gözlerimi devirdim. "Varoluşçuluk*"

Luke, sanki bilgiyle tatmin olan o çocuklardanmış gibi güçlü bir tatminlik duygusuyla gülümseyerek başını yavaşça salladı. "Ders mi çalışıyorsun sen?"

A Certain Romance || hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin