› it's dangerous

16.9K 1.1K 1.3K
                                    

Yutkundu. İlk önce alnına dayanan silaha, sonrasında karşısındakinin gözlerine çevirdi bakışlarını. Göremiyordu onu, karanlıkla bir bütün olmuştu sanki yüzü. Titrek nefeslerini verdi dışarıya, hepsi havaya karıştı. Bir şey bekledi, onu bu durumdan kurtaracak en ufak bir şey.

Kulaklarına dolan sesle kaşlarını çattı karşısındaki. Beklemiyordu, içine su serpilmiş gibi hissetmişti. Derin bir nefes verecekken, kolunda hissettiği acı ile inledi. Bakışları ve eli anında koluna yönelirken, kaşlarını çatmadan edememişti.

"Şimdi gidiyorum ama," dedi karşısındaki fısıldayarak. "Seni bulamayacağımı düşünmemen için, sana bunu armağan ediyorum."

Ne tür bir psikopat bu, diye düşündü. Yüzünü bile tam göremiyordu, nasıl bulabilirdi? Ama o sırada düşündüğü bu değildi tam olarak. Koluna boydan boya attığı çizik fazlasıyla yanıyordu. Alnında hissettiği boşluğu bile çok sonradan fark etmişti. Öylece koşarak ayrılmıştı bulundukları yerden. Yağan yağmurun verdiği iğrenç hissiyat ve kolunun acısından dolayı küfür savurdu bulunduğu duruma.

"Bu da ne böyle?"

Acı içinde kafasını duvara yasladı, değen yağmur damlaları canını yakıyordu. Hiçbir şey bile göremiyordu sokakta, sanki gece daha kötü olmaya yeminli gibiydi. Ses yaklaştıkça, istemsiz olarak gizlenme hissi gelmişti, çekilmişti duvarın kenarına.

Bir araba dolusu insandı bu, belki kafaları güzeldi, belki de hepsi az önceki kadar psikopattı. Sahi, dedi. Az önce olanda neydi öyle?

Daha fazla kanamasını istemedi, tişörtünün ucunu yırtmaya çalıştı, bastırdı kestiği yere. Hafif bir acı inlemesi döküldü dudaklarından. Yavaş ve acı içerisinde olan adımlarını ilerletti nereye gittiğini bilmeden, sadece yürüyordu.

O gece doğru yolu bulana kadar yürüdü, bulduğunda ise gerçekten iyi hissetmediğini fark etmiş, başı dönmüş ve kaldırıma tökezleyerek yere oturmuştu. Evinin önündeydi ama daha fazla ilerleyebileceğini gerçekten düşünmüyordu.

Daha fazla dayanamadı narin vücudu, boylu boyunca serdi kendini yere.

***

Karşısında bir o yana bir bu yana dönüp dolaşıyordu Jeon Jungkook. Park Jimin'in midesi bulanıyordu, üstüne üstlük onu etrafta bu şekilde görmek hiçte yardımcı olmuyordu.

"Kes şunu."

Ne dediğini duymamış gibiydi. "Sana kes şunu dedim, duymuyor musun?"

Bir anlık bağırması ile irkilmiş ve korku dolu bakışlarını yöneltmişti Jungkook.

"Ne?"

"Etrafta dolanıp durma, gerçekten midem bulanıyor."

Gözlerini devirdi. "Bana bağırma, senin için endişel-"

"O siktiğimin gecesi telefonlarını açsaydın, bunların hiçbiri olmayacaktı. Tanrım," dedi Park Jimin. "Ne diye haber vermeden kendi başına bir şeyler yapıyorsun?"

"Üzgünüm, tamam mı? Her şey aniden oldu, böyle bir şey olacağını düşünmemiştim."

Gözlerini devirme sırası Park Jimin'e geçmişti. "Bunu yapan adamı bulacak ve içi dışına çıkana kadar onu döveceğim." dedi küçüğü.

Güldü alaycı bir şekilde. "Peki ya sonra? Uyanacak ve yüzünü mü yıkayacaksın?"

"Komik değil. Şu haline bak, aylardır uyumamış kadar berbat görünüyorsun. "

CRIMINAL | VminWhere stories live. Discover now