› three years, without you

4.3K 429 1.1K
                                    

O kadar dediniz Vmin görmek istiyoruz artık diye. İyi okumalar dilerim :)

Bu sabah biraz daha farklıydı.

Daha farklı hissediyordu.

Gözlerini açtığında hissettiği baş ağrısının acısı elbette paha biçilemezdi. Üstelik o baş ağrısı ile birlikte etrafa bakındığında gördüğü dağınıklığa kısa bir süre anlam veremese bile, terliklerini yere sürte sürte üstlerinden geçerek lavaboya girmişti.

İşlerimi tamamladığı zaman, parmakları lavabonun tezgahına tutunmuş ve aynaya iyice yaklaşmıştı. Önce başını hafif sağa sola oynatarak kaybetmiş olduğu tombul yanaklarına bakındı. Sonra ise ağlamaktan şişmiş gözlerine, çenesinde çıkmaya başlamış sakallara.. Dolaptan aldığı jilet ile kesmişti bütün sakallarını. Alnına dökülen uzamış siyah saçlarını geriye, bir kısmını da kulağının arkasına atmıştı.

Odasına geri döndüğünde, en az kendisi kadar şaşkın olan Jungkook'u bulmuştu. Yanından geçip gitmiş, yere dağılmış bütün kağıt parçalarını kutunun içine depmişti.

Söyleyecek bir şey aradı Jungkook. Sonra vazgeçti ve eğilerek toplamasına yardım etti. "Bunlar ne?" dedi elinde tuttuğu kağıtlara göz atarken. Oldukça anlamsız kelimelerdi, üstelik okunmuyordu bile.

Park Jimin tuttuğu kağıdı alıp, kutuya koymuş ardından dolabın en altına yerleştirmişti. "Önemli bir şey değil."

Dağıttığı bütün kıyafetleri katlamış, kutunun üstüne bırakmıştı. Baş ağrısı sebebi ile bir süre sonra yere oturup sırtını yatağa dayamış, kendine doğru çektiği dizin üstüne dirseğini koyarak kolunu sarkıtmıştı.

Kendisi ile birlikte bağdaş kurarak yere oturmuştu Jungkook. "Dün gece bir rüya gördüm," diye mırıldandı gözleri dolabın içinde duran tişörtlere dalmışken. "Bir odadaydım. Etrafımda saçma sapan eşyalar vardı, nerede olduğumu tam olarak bilmiyordum. Sadece içimden bir ses yürümemi söylüyordu ve ben de yürüyordum. Sonra adımlarım duraksadı, etrafa bakındım. Ne eşya vardı, ne de herhangi bir şey, sadece önümde duran kocaman bir duvar."

Detayları hatırlamaya çalıştıkça kaşları çatıldı. "Elimi duvara koydum, koymamla birlikte duvar eridi, cam oldu ve ben onu gördüm Jungkook."

Bakışlarını tişörtlerden çekip küçüğünün gözlerine dikti. "Oradaydı. Elini elime doğru uzattı fakat ona dokunamadım. Sadece orada olduğunu görüyordum, hissediyordum. Beni görüyordu ama sesimi duyamadı. Aramızda incecik bir cam vardı ama kırılmadı. Yumrukladım defalarca kırılması için fakat aynı zamanda da yumruklayamadım. Çünkü bir süre sonra cam ile birlikte o da gitti."

Gözleri doldu küçüğünün, o anlattıkça içi yandı.

"Ağlamak istedim, saatlerce ağlamak. Jungkook.." diye fısıldadı. "Deliriyor muyum? Baktığım her yerde onu görüyorum. Unutmam gerekmez miydi? Üzgünüm..üzgünüm defalarca sana onu anlattım, belki de bıkmışsındır, bilmiyorum."

"Hyung," diye mırıldandı bakışları donduğunda gözlerinde. "Sana bir şey söylemek istiyordum.."

"Jungkook, içim yanıyor. Söner sanmıştım, geçer sanmıştım. Göğüsümde kocaman bir delik var Jungkook, canım acıyor."

"Hyung," dedi bir kez daha ve bir gözyaşı terk etti gözünü.

"Onu gördüğüm halde ona dokunamamak canımı ne kadar yaktı biliyor musun?"

Oturduğu yerde emekleyerek yanına ilerledi ve minik bedenini kolları arasına aldı. "Üzgünüm," diye fısıldadı defalarca kez. "Senin iyiliğini istedim. Üzgünüm, üzgünüm."

CRIMINAL | VminWhere stories live. Discover now