› a serial killer

7.6K 680 814
                                    

Kasvetli havanın en soğuk köşesinde elleri cebinde umutsuzca bekliyorken, yanındaki bedeni görüp gülümsedi.

"Hyung.. gelmezsin sanmıştım."

Park Jimin soğuktan donmak üzere olan küçüğüne baktı, fazla mı bekletmişti?

"Ama geldim işte," dedi. "İçeri geçelim hadi."

Gülümseyerek küçüğünün omzuna elini koymuş ve yönlendirmişti onu. Tabii Jungkook ondan daha uzun olduğundan, eli biraz daha yukarıda kalmıştı.

Birkaç ay öncesinde, onunla birlikte yeni açılacak galeriye geleceğine söz vermişti Park Jimin. Hem küçüğünü özlemişti, hem de ondan uzak kalmasının ona bir haksızlık olduğunun farkındaydı.

İçerisi gereksiz kalabalık olmasına rağmen, sanata duyulan ilgiye şaşırmıştı açıkçası. Onun burada bulunmasının tek sebebi ise Jungkook'tu.

Tabloların karşısında dikilip inceliyorken, ne anlam taşıdıklarını anlamaya çalışıyordu.

Jungkook tabloların resimlerini çekmek istediğini söyleyip, onun yanından ayrılırken, Park Jimin tabloları anlamaya çalışmakta ısrar ediyordu. Bir tablo neden birden fazla anlam çağrıştırmak zorundaydı ki. Hepsi birbirinden zordu, bilemiyordu.

Denk geldiği tablo, onu olduğu yere sabitlemiş ve dikkatini çekmeyi başarmıştı. Bu diğer bütün tablolardan farklıydı, daha çok şeyi çağrıştırıyordu; vahşet, kan, katliam.

Tabloyu dikkatle incelemeye başladığında oldukça ilgi duyulan bir tablo olduğunu fark etmişti. Ama bu iç karartıcı tabloyu insanların neden bu kadar beğendiğine bir anlam verememişti, oldukça kasvetliydi.

"Güzel bir tablo."

Duyduğu ses ile içi garip olurken, bakışlarını çevirmişti yavaşça. Dünya küçük olabilirdi, yaşadıkları şehir belki daha küçüktü fakat, bu kadar küçük olmamalıydı.

Siyah maskesi, siyah gözlüğü ve o siyah şapkasının altına giydiği kahverengi uzun kabanına bakılınca, sanata ilgili, her tabloya anlam kazandırabilecek biri olarak görünse de, gerçeği bu odada ondan başkası bilmiyordu.

"Burada ne arıyorsun?" diye mırıldanmıştı Park Jimin. Bir seri katile göre, rahatça insanların arasına karışabiliyordu.

Kim Taehyung elini cebine sokmuş ve omuz silkmişti.

"Sanata ilgi duyarım, en çokta tabloların üzerine atılmış çizikler hoşuma gidiyor."

Bu masum bir cümle değildi, hem de hiç değildi.

Ağzını açıp konuşacakken, yanlarında beliren diğer bedene baktı.

"Hyung," demişti Jeon Jungkook fotoğraf makinesini kapatırken ve sonradan fark etmişti Kim Taehyung'u. Cümlesinin devamını getirmeden, ikiliye bakmıştı. Ve belki de kısa bir anlığına dünya durmuştu Park Jimin için.

Jungkook kabalık ettiğini düşünmüş, elini uzatarak konuşmuştu. "Merhaba, Jungkook ben."

Park Jimin'in nadir arkadaş edindiğini bildiğinden, Kim Taehyung'a nazik davranmak istemişti küçüğü. Çünkü eğer hyung'u onunla arkadaş olmuşsa, gerçekten iyi biri olmalıydı.

Kabanının cebinden elini çıkartıp, sıktığında, "Merhaba." demişti. Jungkook'u ondan uzak tutmak için, küçüğüne veda edip ailesinin evine yollarken, şimdi tokalaşan ellerine bakıyordu Park Jimin.

Ve Kim Taehyung bir kez daha ismini söylemeyip, ortama garip bir hava yayarken, elini çekmişti.

Park Jimin gitmek için Jungkook'u çekerken, Jungkook durmuş ve yapmaması gereken bir şey yapmıştı.

CRIMINAL | VminWhere stories live. Discover now