› i need you so bad

6.9K 582 873
                                    

Medya'yı aşağılara doğru o özel kısımda açarsanız daha güzel olur.

Sırtını yasladığı koltukta bacaklarını birbirinin üstüne atmış şekilde, koltuğun koluna bıraktığı şarap bardağını yudumluyordu. Siyah saç tutamları önüne düşmüş bir şekilde gözlerinin üstündeyken, görüş alanında tek bir şey vardı. Bembeyaz tenini aydınlatan ayın parlaklığı vardı üstünde.

Kim Taehyung bütün ciddiyeti ile yatakta uyuyor olan bedeni izliyordu. Bir zamanlar onu öldürme arzusuyla dolup taştığı bu bedene karşı ne hissettiğini düşünüyordu şimdi. Sarı saçları dağılmış, dudakları istemsiz büzülmüştü. Yataktan aşağıya sarkıtmış olduğu kolunda, o geceye dair bir iz vardı.

Bir yudum daha aldı bardağından. Eğildi ve dirseklerini dizlerinin üstüne yaslayarak tekrardan baktı ona. Sözünü tutmadığı için çok kırılacaktı ama önemli olan da buydu zaten. Kim Taehyung güvenmesi gereken biri değildi.

Oysa bu hayatta kendine güvenmesini en çok istediği kişiydi Park Jimin.

Saatin kaç olduğunu bilmiyordu, belki gece yarısından çok sonraydı, belki de sabah olmasına çok az kalmıştı. Elinde tuttuğu şaraptan daha sarhoş edici bir güzelliği vardı Park Jimin'in ve öylesine dalıp gitmişti ki ona, ne zamandır oturduğuna dair bir fikri yoktu.

Yatakta kıpırdanmaya başladığı zaman, artık gitmesi gerektiğinin farkındaydı. Kurumuş kalbine bir su misali yeşermiş olan bu minik bedene karşı gülümsedi. Canının yanmasını isteyen bir tarafı vardı ve bunun olmasını istemiyordu. Eğer zihnindeki sesler şayet bir gün susacak olursa, onu gerçekten hayatına dahil edecekti.

Oturduğu koltuktan kalkmış, bardağı masanın üzerine, Park Jimin'in annesine ait olan dosyanın yanına bırakmıştı. Acı gerçeklerle yüzleştiği zaman yanında olamayacaktı, olması gereken başka bir yer vardı.

Açık camdan gelen soğuğu önlemek adına camı kapatmış, perdeyi çekerek karanlığa hapsetmişti bu minik bedeni. Görebildiği kadarıyla ses çıkartmadan yanına ilişmiş, hâlâ uyumakta olan bedenin yanağını elinin tersiyle okşamış, kıpırdanmaya başladığı zamanda da kendisini çekerek odadan çıkmıştı.

Uzun koridorda ilerleyip merdivenlerden inmiş, oldukça sessiz bir şekilde dış kapıyı açarak arkasından kapatmıştı. Soğuk hava bir anda irkilmesine sebep olacak şekilde rüzgarla yüzüne çarptığı zaman, üzerinde bulunan ceketin ceplerine sokmuştu elini. Sağ cebinden çıkarttığı sigara paketinden bir dalı dudaklarının arasına bıraktı, çakmağı eliyle siper ederekten ateşledi ve yaktı sigarasını.

İçine çektiği duman bir süre boğazının yanmasına sebep olsa da, dışarı üfleyerek rahatlamıştı. Gri kapüşonlusunu başına geçirerek, bir eli cebinde sokağın karanlığına karışmıştı Kim Taehyung.

Telefonuna gelen birkaç bildirim sesi ile duraksamıştı ama bir süre sonra aldırmadan yürümeye devam etti. Siyah saçları gözlerinin önünde duruyor, görüş alanını kısıtlıyordu. Bulduğu boş bir sokağın köşesine çökmüştü. Sigara hâlâ dudaklarının arasını süslüyordu. 

Başını geriye yaslayıp gözlerini kapattığı zaman içini sarıp sarmalayan karamsarlığa tekrardan merhaba dedi. Gözlerini açtığında, parmaklarında dönüp dolaştırdığı çakmağı yakmış ve ateşin kısa süre içinde sönüşünü izlemeye başlamıştı.

Yapması istenilen bir çok şey vardı ve hepsi birbiri ardına geliyordu. Hiçbir şeyin düzelmeyeceğini biliyordu. Eğer bir şeyler yoluna girecek olursa, bunun iki seçeneği vardı.  

CRIMINAL | VminWhere stories live. Discover now