› wanna play game?

3.9K 452 403
                                    

Önceki bölüme de bu şarkıyı koymuştum ama elimde değil, hikaye ile oldukça uygun gidiyor..

Parmaklarım soğuk suyun içinde daireler çiziyor, boş boş bakıyorum etrafa. Kıyafetlerimle ya da çıplak bir şekilde suyun içinde olmam umurumda değil, hiçbir şey düşünemiyorum. Zihnimin oldukça dolu olduğunu hissediyorum fakat dilim sessizliğe mahkum sürüyor. Bir süre sonra üşümeyi bırakıyorum, titremelerim azalıyor ya da ben hissetmek istemiyorum. Suyun içindeki yansımama bakıyorum öylece. 

Islak, dağılmış saçlarım yüzüme ulaşıyor. Bir süre sonra parmaklarım küvetin etrafına dolanıyor ve derin bir nefes eşliğinde kendimi suya sokuyorum. 

Her şeyin geçecek olduğunu fısıldıyorum kendi zihnimde. Her şey geçecek. 

Nefesim tıkanıyor, su köpürüyor ama ben hiçbir şey yapmıyorum. Çünkü biliyorum, bunun bir sonu olmalı. Her şeyin bir sonu olmalı. İyi ya da kötü son olmasını umursamıyorum, sadece bir sona ulaşmalıyım. 

Yapamıyorum. 

Zihnimin en karanlık köşelerinden çıkıp konuşmaya başladığı zaman, yapamıyorum.

"Şimdi zamanı değil," diyor. "Şimdi zamanı değil küçüğüm. Yapman gereken bir şey var. Kendin ve Taehyung için."

Böylelikle çıkıyorum sudan. Parmaklarım su yüzünden buruşmuş, dudaklarım ise morarmış. Yine de umursamıyorum, çünkü biliyorum, bunlarında bir sonu olacak. Kendi ellerimle, kendi sonumuzu çizeceğim.

Vücudumu yavaşça sudan arındırırken, kırılmış banyo kapısına kayıyor gözlerim. Bir şeylerin yıkılacak olması, parçalanacak olması yüzümde bir gülümseme oluşturuyor. 

Aynayı es geçiyorum kendime bakmadan. Olduğum kişiyi, olacağım kişiyi görmek istemiyorum. 

Adımlarım banyodan çıkıp odaya ulaşıyor ve onu görüyorum. Her zamanki gibi sandalyeye ters bir şekilde oturup, beni izliyor. Yapacaklarımdan haberdar ya da değil. Umursamadığımı biliyorum. 

Hiçbir tepki vermeden yapacaklarımı izliyor. Yatağın başucunda duran, bir zamanlar ayağımda ve bacağımda dolanan zincirleri parmaklarımın arasına alıyorum ve ona bakarak hafif  bir tebessüm ediyorum.

Artık olacakları biliyor.

Yine de bana karşı koymuyor. 

"Dikkatli ol." diye fısıldadığını duyuyorum fakat adımlarım çoktan koridora yönelmiş. Upuzun koridora bakıyorum ve iç çekiyorum. Yüzümdeki gülümsemeyi silemiyorum. 

Elimde bulunan zinciri yere sürte sürte ilerliyorum koridorda. Kulaklarıma ilişiyor söyledikleri, yankılanıyor zihnimde. "Kim Taehyung'un cesedi, bu da onun kanı."

Kabullenmediğimi biliyorum ama içten içe endişeleniyorum. Benim dokunmaya kıyamadığım, bir üzgünlüğünde ölüp bittiğim insana "ölü" kelimesini yakıştıramıyorum. 

Zincir merdivenlere çarpıyor ve tok bir  ses yayıyor etrafa. Bulunduğum yere göz gezdirdiğimde hiç kimsenin bulunmadığını görüyorum, bu beni mutlu ediyor ve rahatlatıyor. Olacakları kimse görmemeli.

Sonunda merdivenlerden çıkıyorum ve odasının karşısında duruyorum. Kim Taehyung'un ölümünü kutlamak için birkaç kadeh şarap eşliğinde dinleneceğini söylediğini hatırladım, elim kapı koluna gitti. 

Sadece müzik duyuyordum. Klasik bir müzik, plak ile çalıyor. Sonunda kapı kolunu indiriyorum ve loş bir ışık bulunan odaya göz gezdiriyorum. İşte orada, deri koltuğuna yaslanmış, bir elinde sigarası dururken, diğer elinde söylediği gibi kadehi var.

CRIMINAL | VminWhere stories live. Discover now