› moon, sea and us

3.9K 363 824
                                    

Yaslandığı sallanan sandalyede hafif ileri ve geriye gidiyor, karnının üstünde birleştirdiği minik parmakları ile oynuyordu. 

Sanırım bazı şeyleri tam olarak düşünmenin vakti gelmişti. Öyle ki, saatlerdir oturduğu bu sandalyede, dalmış bir şekilde geçmişini düşünüyordu. 

Fazlasıyla mutlu olarak anacağı bir günü yoktu. Yıkık dökük, paramparça bir geçmişe sahipti. Henüz kendisinin bile anlamlandıramadığı günler geçirmiş, her nasıl olduysa atlatmıştı teker teker. 

Çoğu zaman ölümün bir kurtuluş olduğunu düşünmüştü. Sağlıklı düşünemeyen her insanın yaptığı gibi, bu düşünceyi zihninin en ücra köşelerinden çıkartmış ve hayatının merkezi yapmıştı. 

Birçok kez girdiği su dolu küvette, kendini oraya hapsederken bulmuştu. "Şimdi bunu yapacağım." demişti. "Bunu yapacağım ve her şey sona erecek."

Ardından soluk soluğa kalmış bir şekilde çıkartılmıştı defalarca o suyun içinden. Kendisine merakla ve endişeyle bakan bir çift göz görmüştü.

Jeon Jungkook.

Kilitli kapıları kırmış ya da kırmasına gerek kalmadan her seferinde içeriye girip onu küvetten çıkartmıştı. 

Bazı zamanlar kendisiyle birlikte ağlamıştı küçüğü. Onların arasında kırılmaz bir bağ vardı. Bu yüzden Kim Taehyung'un yaşadığı gerçeğini ondan sakladığı için fazlasıyla sarsılmıştı Park Jimin. Küçüğünün bu zamana kadar onun kötülüğünü istemediğini biliyordu, hiçbir zaman istememişti. Bunu yapmasındaki en büyük sebebin yine bu olduğunu biliyordu. 

Ama ilk defa yanılmıştı. 

İnişli çıkışlı dolu hayatında, bir kez olsun gerçekten mutlu olduğunu hissetmişti Kim Taehyung sayesinde. Onunla birlikte gülmüş, belki onun için ağlamıştı ama bu sorun değildi. Sevmeyi, sevilmeyi öğrenmişti onunla. Hiç kimseyi bu denli özleyeceğini, endişeleneceğini düşünmemişti Park Jimin. Ardından hayat, karşısına çıkartmıştı bu esmer tenliyi. 

Güzel günleri, kötü günlerinden fazla olmamış olabilirdi ama bu demek değildi ki, hiçbir zaman olmayacaktı. 

Şimdi ise oturduğu sandalyeden, beline sarılmış olan havlu ile kıyafet arayan bedeni izliyordu. 

Oturduğu yerden kalkıp minik adımlar eşliğinde arkasına geçmiş ve kollarını beline dolayıp, başını ıslak sırtına yaslamıştı. Çok geçmeden uzun ince parmakları kollarını tutmuş, onun göremeyeceğini bildiği halde gülümsemişti.

"Gitmesen olmaz mı? Sonraya ertelesen işini? Tek kalmak istemiyorum Taehyung."

Karnının üstünde birleşmiş minik ellerini kendi elleri arasına alıp bırakmadan ona yüzünü döndüğünde, miniğinin gözlerinin dolu olduğunu görmüş, kaşları çatılmıştı. 

"Ağlama," demişti. "Hem yalnız kalmayacaksın, Jungkook ve Yoongi olacak."

Omuz silkti miniği, oldukça memnuniyetsiz görünüyordu. İstemsizce gülümsemesine sebep olmuştu.

"Ne oldu? Yoksa beni çok mu özleyeceksin?"

Kaşlarını çattı bu cümlesine karşılık ve hafif başını salladı. "Özlemeye hakkım olduğunu düşünüyorum.. sonuçta üç yıldan beridir yoktun. Üç yıl. Üç."

Eğilip alnına bir öpücük kondurdu ve kokusunu içine çekerek gözlerini kapattı. "Bir daha olmayacak. Bundan sonra hiç ayrı kalmayacağımıza söz veriyorum güzelim. Bir daha, asla."

CRIMINAL | VminWhere stories live. Discover now