› 15th body

8.8K 803 560
                                    

"Sadece bir anlığına gittim ve sen, onu kayıp mı ettin?" Park Jimin, sırtını duvara yaslamış ve kollarını da göğsünde birleştirerek sormuştu.

"Kapı kilitliydi, ben.. ben nasıl çıktığını bilmiyorum hyung." Neler olduğunu bilmeyen Jeon Jungkook, yapmadığı bir şey yüzünden kendini suçlu hissediyordu.

Aldığı ilaç poşetini masaya bırakırken iç çekti Park Jimin, yapacak bir şeyi yoktu. "Pekala, sen iyisin değil mi?"

Başını sallayarak karşılık verdi. "Hyung, kimdi o?"

Gecenin bir saatinde, yabancıyı evdeki odaya kilitleyip, Hoseok'a uğramış ve ondan Jungkook'u arayıp eve gelmesini istemişti. Pijamalarıyla aniden evden çıkan Jungkook, kendini bir anda bu evde bulmuştu. Ne için geldiğini bile bilmiyordu, Park Jimin onu bu kapının önüne dikmiş ve hiçbir şekilde oradan ayrılmamasını istemişti.

"Önemsiz, sadece.. boşver," Elleriyle sarı saçlarını geriye atarken mırıldandı. "Teşekkür ederim geldiğin için, bu gece burada kal."

Uykulu gözleriyle sadece başını sallamıştı Jeon Jungkook.

Onun gidişini izledikten sonra, yabancıyı kilitlemiş olduğu odaya girdi. Yatak dağınıktı ve açık olan cam, kapının açılmasıyla çarpıp durmaya başlamıştı. Park Jimin kapıyı kilitlemişti fakat, o halde camdan atlama ihtimalini düşünmemişti. O kadar psikopat olduğunu düşünse de, bu kadar ileri gideceğini bilmiyordu.

Açık camdan aşağıya bakarken, onu neden evine aldığını düşündü. Gözlerinin önünde birini, gözlerini hiç kırpmadan vurmuştu o, normal değildi.

Gökyüzüne doğru kaldırdı kafasını Park Jimin. Düşüncelerinin yoğunluğu arasında kaybolurken, birkaç soruyu göz ardı edememişti. Acaba kaç insanı öldürmüştü? Beş? On? Yirmi? Düşüncesi bile içini ürpertmeye yetti. Daha önce ölü bedenler görmüştü ama, birinin gözünün önünde öldürülme anını düşünmek, ona göre biraz daha ürperticiydi.

Yatağa yattığında, yabancının kokusunun sindiğini fark etti. Sol tarafa döndüğü zaman, masada duran maskeyi gördü. Minik parmakları maskeyi eline aldığında, içine kazılmış harfleri okudu.

"V?" dedi mırıldanarak. Ne olduğunu anlayamadığı, kazınmış olan harflere bakıp, defalarca kez tekrarladı Park Jimin. Yazılmış bir başka kelime daha vardı fakat bu kendi dili değildi, anlayamıyordu.

Yabancıya karşı olan merakı daha da artarken, ne yapması gerektiğini bilmeden, sadece tavanla bakışıyordu. Acaba ölmüş müydü? Ya da yakalanmış olabilir miydi? Belki de birini öldürüyordu, tam da şu an.

Park Jimin, sanki o gece düşüncelerle boğuşmak ve uyumamak için yemin etmişti..

**

Ceketinin düğmelerini iliklerken, aynanın önünde duran tarak ile sarı saçlarını geriye attı. Diğer günlere oranla, bugün gerçekten özenli görünüyordu.

Odaya giren Jeon Jungkook, onu baştan aşağıya süzmüş ve gülümsemişti. "Nereye gidiyorsun hyung?"

Geldiğini sonradan fark etmiş olan Park Jimin, ona doğru hafif bir tebessüm etti. "Bay Park'ın yanına uğrayacağım." Amcasından Bay Park diye bahsediyordu, kendi kanından bile olsa, ona karşı her zaman resmi bir şekilde hitap etmişti. 

Kaşları anında havalanırken konuştu, "İşe mi gidiyorsun yani?"

Başını iki yana salladı, "Ziyarete gidiyorum."

Omuzları düşen Jungkook, yine de onun bu görüntüsü karşısında şaşırmıştı. "Okul çıkışına geleceğim, sonra istersen bir şeyler yaparız."

CRIMINAL | VminWhere stories live. Discover now