› return to the past

5.6K 631 536
                                    

"Baba, Taehyung yine odasını toplamamış!" 

Minik bedeni, duyduğu bu yüksek sesle gözlerini aralarken, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sadece, sadece birkaç dakika sonrasında ayak seslerini işitmiş, yorganı tekrardan başının üstüne çekmişti. Böylelikle onu görmeyecek, onu tekrardan bir yere kilitlemeyecekti. Görmemesini diledi, gözlerini yummuş sayıklamaya başlamıştı. 

Bir hışımla üstünden çekilen yorganın ardından, yakalarından tutulmuş buna rağmen gözlerini açmamıştı.

"Kaç defa söyleyeceğim ben sana bu odayı dağıtma diye? Anlamıyor musun? Şiddet görmek hoşuna mı gidiyor? Aç şu gözlerini, kiminle konuşuyorum?"

İnat edip açmadığı gözleri, bir süre sonra yanağında hissettiği sıcaklık ve sağ tarafa düşen başı.. Gözlerini yavaşça araladığında, onu izleyen bir çift göz gördüğünde kaşlarını çatmıştı. 

Çenesinden tutup tekrardan başını ona çevirdiğinde gözlerinden alevler saçıyordu. Nasıl olur da küçücük bir çocuktan bu denli nefret edebilirdi? Akıl alır değildi. 

"Yürü," demişti o kalın ses. "Cezanı vereceğim."

Taehyung yakasındaki elleri itmeye çalışarak, "Bırak beni, ben bir şey yapmadım, odamı ben dağıtmadım," diye yakınıyordu ama nafileydi. Bu adamın kulakları, ona sağırdı. "Yalvarırım götürme beni oraya, karanlıktan korkuyorum ben." Sesi sonlara doğru kısık çıkmışken, söylediği şeyler boşunaydı.

 Yakasından tuttuğu gibi onu bu kullanılmayan odaya savurmuştu. Minik bedeni yere sertçe çarparken, sırtına tekme atmayı ihmal etmemişti. "Zırlamalarını, bağırışlarını duymak istemiyorum, duydun mu beni? Sesin çıkmasın, mümkünse varlığını hissettirme." 

Elleri Taehyung'un bedeninde dolanmaya başladığı zaman, tekmeleriyle itmeye çalışmıştı onu fakat karşısındaki onun iki katıydı, yaptığı her şey boşaydı. "Sessiz ol küçüğüm, canını acıtmayacağım." İğrenen gözleriyle ona baktığı zaman, kemerine gitmişti eli. Ya ona vuracaktı, ya da daha kötüsünü yapacaktı. 

Bir umutla kapının orada duran annesine baktı, onu kurtarmasını istedi. Fakat onun yaptığı tek şey, o görüntüye daha fazla bakmadan oradan çekip gitmek olmuştu. Karşısındaki adam, kötü düşüncelerini uygulamak istersen, çalan telefonu yüzünden küfür savurmuştu bu boş odaya, sesi yankılanmıştı. O küçük bedeni orada bırakıp, son kez bakmanın ardından gitmişti.

Kilitlenen kapıya öylece baktığı zaman, bomboş odayı aydınlatan tek şeyin ufak bir pencere olduğunu görmüştü. Ama o aydınlatma yetmiyordu. Yerden doğrulmaya çalıştığı zaman, önceden yediği dayakların üstüne tekrardan yeni yaralar açıldığı için yüzünü ekşitmişti. O adamın bedenine dokunduğunu hissetmek, kendini öldürmek istemesine sebep oluyordu. Onun iğrenç halleri, iğrenç seslerini hafızasından silip atmak istemişti. Yediği dayakları unutmak istedi.

Bir odayı toplamadığı için değildi bu. Taehyung'un bu eve evlat olarak getirildiği günden beridir hoşlanmıyorlardı ondan. Kıçıyla geriye doğru kayıp, sırtını duvara yaslamış, dizlerini de kendine çekerek başını oraya yaslamıştı. 

Tek bir isteği vardı. Ne çok zengin olmak, ne de güzel bir iş sahibi olmak değildi bu. İstediği tek şey, hâlâ nefes alıyorken reşit olmak ve bu evden kaçıp, bir daha geri gelmemek. Sokakların bu evden daha iyi olduğunu biliyordu, cehennem bile burası kadar kötü olamazdı. 

Ağlamak istemedi, güçlü durmak istedi. Korktuğu bu karanlığa karşı güçlü durmak, her şeyi arkasına saklamak istedi. Başını kaldırıp, karanlığa göz gezdirmişti. Gözleri buraya alışmaya başlamış, kalp ritmi biraz daha yavaş atmıştı. 

CRIMINAL | VminKde žijí příběhy. Začni objevovat