› can you accompany me for tonight?

5.7K 633 567
                                    

Battaniye altında aradığı kumandayı masanın üzerinde gördüğü zaman derin bir iç çekmişti. Uzanmaya çalıştığı kumandaya kısa ve tombul parmakları erişemiyorken pes etti ve kendini geriye atarak başını koltuğa yasladı. 

Elindeki çay dolu bardaklardan bir tanesini Park Jimin'e uzatırken konuştu, "Bu halin sinirimi bozuyor, ne zaman hareket etmeyi düşünüyorsun? İşe gitmen gerekmiyor mu senin?" 

Park Jimin çaydan bir yudum aldıktan sonra sıcak olduğunu dile getirmiş ve dilini dışarı çıkarırken konuşmuştu. "Artık orada çalışmak istemediğimi fark ettim, benim hayat felsefem çalışmak değilmiş, tembellikmiş. Bu yüzden istifa ettim." 

Birden aldığı bu kararın iyi mi kötü mü olduğunu bilmiyorken, sadece içinden geçeni yapmış ve artık onu daha fazla görmek istemediği için, onun arkasını toplama fikride saçma gelmişti. Belki de sırf bu yüzden, annesinin ölümünden bile vazgeçmek istemişti. Anlaşma sona ermişti. 

Hoseok dirseğini koltuğun koluna yaslarken Park Jimin'e dönmüştü. Bir süre öylece onu izlemesinden rahatsız olmuş ve, "Neye bakıyorsun öyle, dönsene önüne." demişti.

Hoseok kaşlarını çatmış ve dudaklarını büzmüştü hafiften, "Gittikçe arsızlaşıyorsun, senin için buradayım. Kötü gözüküyorsun."

Park Jimin soğuması için masaya bıraktığı bardağının ardından acıyan sırtı yüzünden hafif bir inleme bırakmış, yüzünü ekşiterek geriye yaslanmıştı.

Hoseok ona kınayıcı bakışlar atıyorken bir yandan üzülmeyi ihmal etmiyordu. "Merdivenden düşmeyi nasıl becerdin Jimin?"

Gözlerini devirip ellerini sarı saçlarından geçirdi. "Karanlıktı hyung, göremedim bir şey."

Onun bu dengesiz tavırlarına bir anlam veremese de, fazla üstüne gitmek istememiş, çayını yudumlamaya devam etmişti.

"Bak ne diyeceğim," Hoseok çay bardağını iki eliyle tutarken konuşmasına devam etmişti. "Bugün seni bu depresif halinden çıkartmak istiyorum, hatta seni komple şu an bulunduğun halinden çıkartmak istiyorum."

Park Jimin tek kaşını kaldırıp anlamsız bakışlar atmaya başlamıştı, "Ne demek istiyorsun hyung?"

Bu sefer gözlerini devirme sırası ondaydı. "Seni bir arkadaşıma götüreceğim," Neşeyle güldü. "Sana çok iyi gelecek bir arkadaşıma." 

Aklından geçenleri anlamasa da bu hallerinin ürkünç olduğunu kabul etmeliydi. Ağzından ne kadar laf almaya çalışsa da söylediği tek şey, hayatına biraz renk katacağım, olmuştu..

***

Boş deponun içerisinde yankılanan tek ses basıp durduğu çakmak sesiydi. Çöktüğü yerde başını geriye yaslamış, gözlerini kapatmıştı. Dudaklarının arasında duran sigarayı alıp fırlattığı zaman kapı açılmış, bakışlarını oraya yönlendirmişti. 

Birkaç dakika sonra yanında oturan bedene bakmayı kesmiş ve tekrardan eski pozisyonuna geçip çakmakla oynamaya devam etmişti. Bakışları çakmağın çıkarttığı ateşe odaklanmışken, çakmak elinden alınmış ve bir sigara yakılmıştı. 

Kim Taehyung çakmağını elinden alan Min Yoongi'ye bakmış ve hiçbir şey söylemeden başını geriye yaslamıştı. 

"Dakikalardır ağzından çıt çıkmıyor," demişti sigara dumanını üflerken. "Ne düşünüyorsun?" 

Başını aşağıya eğip bir şeyler gevelemişti. Min Yoongi paketinden çıkarttığı bir dalı onun dudaklarına götürmüş ve çakmağı da yakmıştı. Kim Taehyung içine çektiği dumanı birkaç saniye tutmuş, ardından çok hafif araladığı dudaklarından dökülmesini izlemişti. 

CRIMINAL | VminOnde histórias criam vida. Descubra agora