0.2

6.4K 377 344
                                    

selamlar,,

umarım beğenirsiniz,, oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen.. keyifli okumalar dilerim❤

düzenlendi.

🌉

"Akşam sekiz sularında buraya kurşun yarası almış genç bir adam geldi mi?"

Danışmadaki kadın "Bir saniye bakıyorum," diyerek önündeki bilgisayarı kurcalamaya başladığında gerginlikle tırnaklarımı yiyordum. Evden biraz erken çıkmış ve en yakındaki hastaneye gelmiştim. Buraya getirilmiş olmasını umuyordum, eğer burada değilse okulu ekip başka hastanelere de uğrayacaktım.

Bir yandan stresli bir şekilde ayağımla ritim tutarken bir yandan da iyi şeyler duymak için tüm içtenliğimle dua ediyordum. Nedenini bilmiyordum ama o adamın kurtulmuş olmasını istiyordum. Masum veya suçlu, her ne için vurulduysa ölmesini istemiyordum.

Kadın üzgün bir şekilde bana dönerken bir süre konuşmadan sadece yüzüme baktı. "Beyefendiyle yakınlık derecenizi öğrenebilir miyim?" diye sordu.

Kekeleyerek "A-arkadaşıyım," dedim.

Kadına kilitlenen bakışlarım konuşmasıyla bulanık bir hâl alırken gözlerim gitgide dolmaya başlıyordu.

"Doktorlar ellerinden geleni yapmışlar ama Bay Kim buraya geldiğinde çok fazla kan kaybetmiş. Maalesef arkadaşınız vefat etmiş. Ölüm saati 00:12."

Benimle konuşan kadının yanındaki adam endişeyle yanıma geldi ve koluma dokundu. "İyi misiniz? Lütfen gelin şöyle oturun."

Gözlerimden yaşlar boşalırken etraf iyice bulanıklaşmıştı. Ayakta duramayacağımı hissedince bir yere tutunmaya çalıştım. Adam koluma daha güçlü asılıp beni bir sandalyeye oturttu ve iyi olduğumdan emin olana kadar başımdan ayrılmadı.

Tanımadığım bir yabancı için üzülüp ağlamam normal miydi? Belki değildi ama yine de orada, yanında olup onu kurtarmaya çalıştığım için şimdi zihnim sadece onunla doluydu ve yaşayacağını umut ettiğim için hayalkırıklığı hissetmeden edemiyordum. Bilinçaltıma yerleşen o genç adamın silületi sanki nereye baksam oradaymış gibiydi. Bunun etkisinden ne zaman kurtulacaktım? Sarsılarak ağlarken çevremdeki uğultuları bastıran hıçkırık sesleriyle görmesemde endişeli bakışlar üzerimdeydi, biliyordum.

Belki ben kanamayı daha iyi durduramadım, belki de ölümü benim suçumdu? Ah ne olurdu biraz bilgili olsaydım, daha iyi müdahele edebilirdim! Ben oradayken yaşıyordu, onu kurtarmak için şansım vardı! Lanet olsun! Bu vicdan azabıyla yaşayabilecek miydim?

Ağlamam şiddetlenince ayağa kalktım ve danışmadaki kadının yanına gittim. Gözlerimi elimin tersiyle kurularken titreyen sesimle konuştum: "İsmi ne demiştiniz?"

Kadın bana anlamsızca baktı ama yine de ismi söyledi. "Kim Seokjin. Siz onu tanımıyor musunuz yoks..-"

Devamını duyamadan hastaneden hızlıca çıktım. Adımlarım hızlanırken ağlama eylemine kaldığım yerden devam ettim. Sadece iç çekişlerim kalana kadar bir duvara yaslanıp sakinleşmeyi beklerken berbat hissediyordum.

Burnumu çekip telefonumu elime aldım. Saate baktığımda ilk ders saatinin geldiğini gördüm. Şimdi gitmezsem geç kalabilirdim.. Hiç de gidesim yoktu ama şimdi gitmeyerek sınavımı kaçırabilirdim.

Yavaş yavaş yürümeye başladığımda kara bulutların tepemde dolandığı gerçeğini görmezden gelmeye ve dünkü olayların hiç yaşanmamış olduğu yalanına inanmaya çalıştım..

Kafamı buna takmamaya çalışmak zor olacaktı, belki psikolojik bir yardım bile alabilirdim. Tabii önce o katili polise şikâyet etmek için karakola gidecektim. Belki katili senelerce demir parmaklıklar ardında yatarsa daha rahat uyurdu o genç, en azından bunu yapmalıydım onun için.

tear 🍃 kim seokjinOù les histoires vivent. Découvrez maintenant