3.8

2K 159 44
                                    

düzenlendi.

🍃

Tatlı bir esinti bedenime çarparken bakışlarımı masmavi gökyüzüne çevirdim. Hava bugün apayrı güzeldi. Hangi ayda olduğumuzu kestiremiyordum. Nisan veya Mayıs olmalıydı.

Su yeşili elbisemin etekleri rüzgarın etkisiyle uçuşuyordu. Ayaklarım kuma batıp çıkıyordu ve hemen yanı başımdaki denizdeki su dalgalar eşliğinde kıyıya vuruyordu.

Ayağıma çarpan serin, berrak suya baktım ve gülümsedim. Nereye gittiğimi bilmeden yürürken çok fazla huzurlu hissediyordum.

Acaba Seokjin neredeydi? Bakışlarımı etrafta gezdirdim ama onu göremedim. İçimde garip bir endişe filizlenmişti. Olduğum yerde dururken artık denizin ve gökyüzünün bana az önceki kadar huzurlu gelmediğini fark ettim.

Burada olmak istemiyordum.

Gözlerim dolu dolu sürekli Seokjin'i arıyordum fakat bir türlü bulamıyordum. Gözyaşlarım akarken yere düşen her bir damlanın koca bir okyanusa dönüştüğünü gördüm.

"Sunyeon uyan güzelim."

Yüzme bilsemde sanki tüm uzuvlarım kilitlenmiş gibiydi. Kollarımı hareket ettiremiyor ve asla yüzeye çıkamıyordum.

"Sunyeon."

Suda çırpınmaya çalıştım. Nefes almaya ihtiyacım vardı. Bu arada hâlâ ağlıyordum ve su sanki mümkünmüş gibi daha da yükseliyordu.

Tam o anda, Seokjin'in şirketinde gördüğüm Japon iş adamını gördüm suyun içinde.

Elindeki silahı kalbimi nişan alacak şekilde hizaladı. Tehlikeli bir şekilde gülümsedi ve "İyi kızlar cennete gider." diye fısıldadı.

Tetiği çekip silahı ateşlediğinde kurşun bedenime saplanmış ve ben atabildiğim kadar büyük bir çığlık atmıştım.

Çığlık çığlığa uyandığımda Seokjin hemen kollarını bana sardı. "Şş, geçti. Kötü bir kâbustu sadece." diye beni sakinleştirirken gözlerimin yaşla dolduğunu fark ettim.

Seokjin'e sımsıkı sarılırken gördüğüm rüyanın etkisi yüzünden sarsılarak ağlamaya başladım.

Bilinçaltıma yerleşen şu iş adamından git gide korkmaya başlıyordum ve bu hiç mantıklı bile değildi. Onu hayatımda sadece bir kez görmüştüm ve nasıl birisi olduğunu bile bilmiyordum.

"Lütfen artık ağlama yoksa seni öperek susturmak zorunda kalacağım." dedi Seokjin saçlarımı okşarken.

Burnumu çektim ve ağlamaya devam ettim. Belki de beni öpmesine ihtiyacım vardı, yoksa susmam biraz uzun sürecekti.

Seokjin'e daha sıkı sarılırken "U-uyamak istemiyorum," dedim ve hıçkırdım. "Yine o rüyayı görmekten korkuyorum."

Seokjin beni kendisinden ayırdı. Gözyaşlarımı eliyle sildi ve yüzümü avuçladı. "Anlatmak ister misin?" diye sorduğunda kafamı iki yana salladım ve tekrar ona sarılıp yüzümü gizledim.

Anlatmak istemiyordum çünkü bu sayede üzerinde durmuş olacak ve unutmam daha da zorlaşacaktı.

"Rüyanda beni mi arıyordun?" diye sordu.

Kafamı kaldırıp ona baktım. Muhtemelen rüyamda sayıklamış olmalıydım. Ellerimle oynarken "Evet." dedim. Yanaklarımdan yaşlar süzülmeye devam ederken Seokjin "Hadi ama, ağlama artık." dedi yaşlarımı nazikçe silerken.

"B-bugün okula gitmek istemiyorum," dedim. "Sende işe gitme."

"Tamam güzelim. Bugün ikimizin günü."

tear 🍃 kim seokjinWhere stories live. Discover now