2.1

3.2K 216 140
                                    

düzenlendi.

🌉

Ertesi sabah saat on bir civarı uyanmıştım. Bugün Seokjin'in şirketine gidecektim fakat onun bundan haberi yoktu. Sadece sürpriz yapmak istiyordum.

Dolabımdan rahat ama şık bir şeyler seçip üzerime giydim. Hava eksi bilmem kaç dereceydi ve artık bir an önce ilkbaharın gelmesini istiyordum.

Çantamı alıp içine parfüm, telefon ve cüzdanımı koyup odadan çıkmamla odasından yeni çıkan abimle karşılaştım. Üzerimi göz ucuyla süzüp "Nereye gidiyorsun?" diye sordu.

Cevap vermeden yanından geçecekken kolumdan yakaladı. "Sunyeon, bak çok özür dilerim tamam mı? Sadece seni her şeyden korumak istiyorum. Bana bu yüzden kızamazsın."

Kolumu kendime çekip "Senin beni korumana ihtiyacım yok, anlamıyor musun? Gelecek ay on dokuz yaşında olacağım. Çocuk değilim yani." dedim sesimi yükselterek.

"Çocuk olmadığını biliyorum," dedi. "Özür dilerim."

Çok üzgün görünüyordu. Bu küslüğü daha da uzatmak istesem de bir anda inadımdan vazgeçip "Pekala," dedim. "Seni affediyorum."

Sonra bir anda aklıma gelen şeyle "Bana kendimden büyük erkeklerle gönül eğlendirdiğimi söylemiştin!" diye cırladığımda birkaç adım gerileyip kulaklarını tıkadı.

O dediklerini nasıl unutabilirdim ki?

Namjoon ilk bir kalakaldı. Sonrasında "Yemin ederim içimden gelerek söylemedim," dedi. "Sadece seni sinir etmek istemiştim. Çok özür dilerim."

Ona birkaç dakika ters ters baktım. "Bir daha bu kadar kırıcı olursan seni affetmem," dedim. "Neyse, dediğim gibi seni affediyorum."

Gülümsedi ve hemen bana sarıldı. "Söz veriyorum daha az baskıcı olacağ-"

Sözünü bir anda "Seokjin'le çıkıyorum." diyerek kestim ve tepkisine baktım.

Kollarını yavaşça çekerken yüz ifadesi gerilmeye, gözleri kısılmaya, kaşları hafif çatılmaya başladı. Dişlerini sıkıp bir süre bekledi. Sonrasında her ne olduysa mimiklerini bozup gülümsemeye çalıştı.

"Bu ne güzel bir haber," dedi ve zoraki gülmeye devam etti. "Seokjin'le beni tekrar tanıştır da onun ağzına yüzüne bir güzel sıça- şaka şaka ahahahhaaha en kısa zamanda onunla oturup bir konuşalım, değil mi?"

Koluna dokundum ve şirince sırıttım. "Seokjin'in seninle oturup konuşacağına eminim ama sen sadece konuşacağından emin misin?" dediğimde gülmeye devam etti.

"Saçmalama kardeşim," dedi. "Sadece konuşacağız tabii ki. Dövecek halim yok ya."

"Bunu duymak güzel. Ben şimdi onun yanına gidiyorum. Teklifini ileteceğim. Hoşça kal!"

Yanından geçip giderken arkamdan homurdanarak geliyordu. Yine de çabasını taktir ediyordum. İlk başta sinirlense de yavaş yavaş daha az baskıcı oluyordu. Bu güzeldi.

Evden çıkıp bir pastaneye girdim ve Seokjin için küçük kapkekler ve uzun boy filtre kahve aldım.

Taksiye binip internetten bulduğum şirketin adresini şoföre söyledim ve arkama yaslanıp yolculuğun bitmesini beklemeye başladım. En nihayetinde gökdelenler kadar uzun ve görkemli JinHit'in önüne gelince şaşkınlık nidaları eşliğinde parayı adama uzatıp arabadan indim.

Seokjin, gerçekten zengindi.

Kapıya geldiğimde güvenlik beni hemen tanıdı. Oysa ki daha önce buraya hiç gelmemiştim.

tear 🍃 kim seokjinWhere stories live. Discover now