4.0

2.1K 166 115
                                    

düzenlendi.

🍃

Seokjin beni bir odanın önüne getirmişti. Arka cebinden anahtarı çıkarırken "İçerisi çok karanlık, o yüzden elimi bırakma tamam mı?" dediğinde onu başımla onayladım. Ah çok merak ediyordum içeri de ne olduğunu.

Seokjin kapıyı açtığında söylediği gibi içerisi karanlıktı ve hiçbir şey görülmüyordu. Elimi tutarken yavaşça içeri girdik. Burnuma karanfil kokuları geliyordu. Seokjin kapıyı ardımızdan kapatıp kilitlediğinde aşağıda çalan müziğin sesi az da olsa kesilmişti.

Telefonun fenerini açıp önden yavaşça ilerlerken ben de temkinli adımlarla ona uyum sağlıyordum. Odanın ortasına geldiğimizde ışığı kapattı ve "Hazır mısın?" diye sordu. Sabırsızca "Evet!" dediğimde kıkırdadı.

Saniyeler içinde odası aydınlandığında dikkatimi çeken ilk şey tavandan yansıyan ışıklardı. Başımı yavaşça yukarı kaldırdığımda gözlerim kocaman oldu. Sayamayacağım kadar çok fazla yıldız vardı ve sanki hepsi uzansam dokunabileceğim kadar yakınımdaydı.

Yıldızlar birbirine uyumlu şekilde parlarken her yerde onların yansımaları vardı. Seokjin'e döndüğümde göz göze geldik. Beni gülümseyerek izliyordu. Tavanı işaret edip "Bu çok güzel." dedim büyülenmişçesine.

"Sen daha güzelsin."

Gülümseyerek tekrar yıldızlara baktım. Belki gerçek değillerdi ama o kadar güzel görünüyorlardı ki bakmadan duramıyordum.

Seokjin elimi tutup beni biraz kendine çektiğinde dikkatimi ona verdim. Aramızdaki boy farkı topuklular sayesinde daha da azalmıştı, bu yüzden yüzü daha yakınımdaydı.

"Yıldızlar evrenin sonsuzluğunu temsil ediyor," dedi. "Benim içinse yıldızlar sen demek. Yani seni sonsuz seveceğim. Bu yüzden burayı böyle aydınlatmak istedim çünkü tam şu andan itibaren yıldızlar ilişkimizin sembolü."

O kadar ince düşünceliydi ki, beni ondan başka kimsenin böyle güzel sevmeyeceğini anladım. Seokjin başıma gelen en güzel şeydi ve ben onu hak edecek ne yapmıştım bilmiyorum.

Bir masanın yanına gitti ve eline bir şey alıp döndü. Elindeki kağıdı bana uzatırken gülümsüyordu. "Bu nedir?" diye sorduğumda omuz silkti ve "Oku bakalım neymiş." dedi.

Kağıda baktığımda bir sertifika olduğunu gördüm. Yazılanları okurken "Ha yok daha neler," dedim şaşkınlıkla. "İsmimi bir yıldıza mı verdin?"

Seokjin dudağını ısırdı ve başını salladı. "Sandığımdan daha ucuzmuş bu," dedi sırıtarak. "Ben bir servet öderim sanıyordum."

Kağıdı incelemeye devam ederken ismimi verdiği yıldızın resmine baktım.

"Ah sana inanamıyorum," dedim gülerek. "Resmen Kim Sunyeon isminde bir yıldız var gökyüzünde!"

Seokjin "Evet ve bunun anlamı şu," dedi yanıma gelirken. "Ne zaman gökyüzüne baksam o an yanımda olmasan bile seni her zaman göreceğim."

Ona sımsıkı sarıldım. "Çok teşekkür ederim," dedim. "Gerçekten çok teşekkür ederim."

Gözlerimden yaşlar akarken bir kez daha Seokjin'e sahip olduğum için ne kadar şanslı olduğumu düşündüm. Beni her zaman çok farklı sevmişti ve dünya üzerinde kaç tane erkeğin böyle olduğunu merak ediyordum cidden.

"Hey bunları ağla diye yapmadım," dedi Seokjin beni kendisinden ayırırken. Gözyaşlarımı nazikçe sildi ve yüzümü avuçlayıp gözlerime baktı. "Ayrıca hikayemizde gözyaşına yer yok dememiş miydim ben?"

tear 🍃 kim seokjinWhere stories live. Discover now