I. Mecnundu Leylasını Gördü

80.1K 2.7K 2K
                                    

"Sadece bedenleri, şekilleri, görüntüleri sevenlere ne yazık. Ölüm her şeyi yok edecek. Ruhları sevmeyi deneyin." demiş Victor Hugo.

Genç adam bunu okuduğu ilk zaman kafasını bu söze çok yormuştu... Öyle ki düşünmekten kafası patlayacaktı sanki. Bedenleri sevmek yerine ruhları sevmek? O kadar garip gelmemişti ona başta, sebebi ise bazı şeylerin farkında olmasıydı. Bu söze kafa patlatması sonucu yönelimi kabul etmişti en sonunda. Geceler boyunca ağlamıştı, kabul etmemişti çünkü kabul görünmeyeceğini biliyordu... İstememişti çünkü istenmeyeceğini biliyordu... Ve ağlamıştı çünkü ağlatılacağını biliyordu... Çünkü bedenler, şekiller, görüntüler yerine insanlar ruha bakmıyordu. Onlar kalıplaşmış olan şeylerin kölesi olup köle olmayanları da sırf itaat etmediği için dışlayıp nefretinin hedefi ediyordu.

İnsanlar güçlü olan ve itaatkar olmayan insanları sevmezdi, kıskanırdı. Bu yüzdendi bu nefretleri ve asla bitmeyecekti.

Kolay olmamıştı kabul etmesi ama kabul ettiğinde de her şeyi göze almıştı ve kabul etmişliğin getirdiği hisle omuzlarından koca bir yük kalkmıştı.

Kumral genç merdivenleri bitirip uzun ve öğretim görevlilerin ve bölüm başkanın da odaları olan geniş okul koridoruna girdiğinde boynunu sağa sola doğru yatırıp kütletti dinlediği bir şarkının müziğini ıslıkla çalarken. Islık çalmayı bırakıp ellerini de saçlarının arasına daldırarak karıştırdı nefesini dışarı yorgunlukla üfleyip. Dün gece saat ikiye kadar çalışmıştı kafede ve eve gittiğinde ise sıcak bir duş alıp zaman kaybetmeden sabah saat yediye kadar ders çalışmıştı dersi öğlen olduğu için. Ancak alamadığı uykusu ve üzerindeki yorgunluğu yüzünden, sabahladığı için de kendine küfrediyordu. Alışıktı bu duruma ancak kaç gündür kafede eleman eksikliği yüzünden it gibi çalışıyordu.

Bölüm başkanın odasına doğru giderken bölüm başkanının ondan istediği şeyi yapmak için, bu iş bittikten sonra eve gidip kendini direkt yatağa atıp zıbarmayı düşünüyordu. Neyse ki şerefsiz patronu bugün de onu çağırmamıştı, yoksa siktiri basacaktı yakında.

Odaya yaklaştıkça duymaya başladığı sesler yüzünden adımlarını yavaşlatma gereği duydu ve kaşları çatıldı. Sessiz adımlarla ilerleyip kapısı açık olan bölüm başkanının odasının önünde durdu sesleri daha iyi duymak adına.

"Amına koyayım acele edin artık. Birisi gelecek şimdi, yakalanırsak sikerim belanızı." Duyduğu net sesle yerinde dikleşirken bu sesi tanımama gibi bir şansı yoktu, o da biliyordu bunu. Kumral genç duydukları ile sessiz bir nefes verirken başka bir ses daha konuştu ardından.

"Senin için buradayız yalnız, sayın amına koyduğum. Üçtür alttan aldığın dersi geçmen için götünü yırtan biz ama hâlâ tatava yapan sensin." diyen sesi de tanırken içerideki kişilerin ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu.

"Ulan ayrıca sınav sorularını senin için bulmaya çalışan biziz ama sen izliyorsun orada. Gel de yardım et!" diye devam etti çocuk.

"Hayatta olmaz anasını satayım. Sınav sorularını çalamam ben, babam duyarsa bunu ağzıma sıçar. Beni hırsızlığa karıştırmayın da ne yapıyorsanız yapın! Hırsızlık günah diye diye beni tokatlar."

Duydukları ile şaşırırken böyle bir şeye şahit olduğu için şans oranını hesaplıyordu. Ve oldukça kısa sürmüştü bu çünkü gelmiş geçmiş en şanssız herif oydu. Gözleri hafif aralık olan açık kapıya kayınca içeride sınav sorularını çalmakla meşgul olan heriflerin de ne kadar salak olduğunu düşünmeden edemedi. Ulan madem sınav sorularını çalacaksınız insan gibi yapsanıza işinizi!

"Ulan puşt soruları bulduğumuzda da onlara çalışıp sınava girecek olan sensin! Üç yıldır alttan alıyorsun bu dersi! Mütevazi herif de değilsin ki her şeyi alttan alasın!"

VECAWhere stories live. Discover now