XXXIX. Kaybedilen Evin Yolu

10K 741 459
                                    

Bıraktığım şarkıları dinleyerek okuyunuz💕

Gözden kaçırdığım hatalar olabilir, görmezden gelin :))

***

İnsan kalbinde ne taşıyorsa dünyayı öyle görür.*

O kalbinde sevgiyi ve aşkı taşıyordu Ali'yi tanıdığından beri. İlk başlarda ona olan öfkesi bile buna engel olamamıştı hiçbir zaman. Şu an taşıdığı kırgınlığın engel olamadığı gibi. Kalbinde Ali'yi taşıyordu, dünyayı Ali ile görüyordu. Onun sayesinde nefes alıp onun sayesinde yaşıyordu. O olmadığında hiçbir şeyin anlamı olmadığını anlamıştı.

Kırgın olması onu sevip özlemediği anlamına gelmiyordu. Ondan sadece bir adım bekliyordu. Bir adım atsa tüm kırgınlığı giderdi ve yine onu sarıp sarmalar, asla bırakmazdı. Sadece bu sefer cesaretli olan tarafın o olmasını istiyordu. Korkmadan ona gelmesini istiyordu. İkisi de perişan haldeydi, kendisi umrunda değildi ama Ali'yi yıkık dökük ve perişan halde her gördüğünde içi gidiyordu. Hayatında gördüğü en güçlü adamlardan biri olan sevdiği adamın böyle oluşu onu bitiriyordu. Gidip sarılmak, öpmek istiyordu ama kırgınlığı engel oluyor, ondan bir şey bekliyordu.

Eve gitmek için adımlarını yavaş yavaş atarken gün boyu göğsündeki sıkışıklığı derin bir nefes alarak def etmeye çalıştı. Ancak pek faydası olmamıştı, oraya bir kanca gibi saplanmıştı ve canını acıtıyordu. Ali'nin, dayısının evine gittiğini görmesiyle beklememiş ve geri dönmüştü. Büyük ihtimalle yengesi yine burada kal diye ısrar edecek ve Ali'de orada kalacaktı bu gece. Hep böyle oluyordu çünkü. O yüzden onu oraya kadar izleyip sonrasında geldiği yeri geri dönmüştü. En azından yüzünü görmüştü, bu da ona yetmişti.

Yorgun ve yavaş adımları karanlık sokakta ilerlerken telefonunun melodisi sokakta yankılandı. Uyuşuk hareketlerle cebinden çıkarıp arayana baktığında ekranda gördüğü isimle kaşlarını çatmasına engel olamadı. Beklemiyordu açıkçası. Hele ki bu saatte hiç beklemiyordu. Çoktan saat gece yarısını geçmişti. Attila onu genellikle Ali için arardı. Aralarındaki ilişki ne kadar sağlamlaşsa da bu saatte arayan biri değildi. Korku kalbini ele geçirip avucunda sıkmaya başlarken aramayı cevapladı hemen.

"Efendim." diye konuştu hızla. Bir şey mi olmuştu acaba? Ama en son dayısına gitmişti. İçindeki sıkıntının artmasına neden olmuştu.

"Korhan." diye korkuyla konuşan Attila sesindeki telaşa engel olmayı denemedi. "Ali ile ne konuştunuz? Niye açmıyor telefonlarımı?"

Duyduğu telaşlı ve korkulu ses kendi korkusunu körüklemişti. Sorduğu soru ise kaşlarının ortasında yarık olmasına neden olacak kadar kaşlarını çatmasını sağlamıştı. "Ne demek ne konuştunuz?" dedi o an yürümeyi bırakarak. "Bir şey mi konuşmamız gerekiyordu?"

"Korhan bilmiyormuş gibi davranma! Amına koyayım bu çocuk senin yanına gelmedi mi?" diye hızlı hızlı konuştu. "En son senin yanına gelecekti konuşmak için." diye kükreyen Attila'nın sesini ilk defa bu kadar öfkeli ve korkulu duymuştu.

Attila'dan duydukları ile kalbi ezilirken boğazının kuruduğunu hissetti. Ona mı gelecekti yani? Beklediği adımı atacaktı belki. "Attila, Çilli benim yanıma gelmedi hiç. En son Özcan hocalara gitti. Bir daha da görmedim." dedi.

"Korhan, Ali telefonlarımı açmıyor. Bir şey oldu. Hissediyorum amına koyayım Ali'ye bir şey oldu. Düzgün konuşamıyordu. Çok acıyor dedi. Kesin bir şey oldu. O şerefsizin hapisten çıkar çıkmaz bir şey yapacağı belliydi. Ali'ye bir şey yaptı lan!" dedi bağırarak. Attila'nın aldığı hızlı ve sık nefesleri duyabiliyordu.

VECAWhere stories live. Discover now