XVIII. Mühürlenmiş Yerler

24.9K 1.7K 1.4K
                                    

Kulağının dibinde kısık seste öten tanıdık ve bilindik ıslık, son birkaç gündür onu bu melodiden kusturacak kıvama getirmişti. Bir insan sevdiği şarkıdan nasıl soğutulur diye düşünüyorsa eğer, düşünmesine pek gerek yoktu. Attila gibi bir arkadaşınız varsa eğer, bunu çok iyi bir şekilde yerine getirirdi çünkü. Zaten kaç gündür gergin olan sinirleri elektrik akımına uğramış gibi daha da geriliyordu ve Attila tam elinin tersindeyken acımayıp yapıştıracaktı bir tane.

Ankara'dan geleli beş gün olmuştu. O gün Korhan'a dediklerinden sonra esmer genç Ali'ye bir şeyleri kabul ettirmenin çok zor olduğunu kumral gencin son dedikleri ile anlamış ve hiçbir şey demeden ellerini kumralın çenesinden çekmişti. O andan sonra dudaklarına kepenkleri vurup Ali ona her "Seviyorum seni." dediğinde hiçbir şey yapmayıp pes etmişti. Dönüp yüzüne bile bakmamıştı.

Ela gözlü oğlan onu evinin önüne bıraktıktan sonra bir daha görmemişti. Bu beş gün içinde okula da gelmemişti, ne aramalarına dönmüştü ne de mesajlarına cevap vermişti. Belki Korhan'ı görür umuduyla her gün sınıflarının önüne gelip beklemişti ama hayır, Korhan derse falan gelmiyordu. Halil ile Anıl bile nerede olduğunu bilmiyordu. Halil ve Anıl'ın dün akşam Korhan'ın annesi Yağmur hanımdan aldıkları bilgiye göre sabah çıkıp gece eve dönüyormuş ve kadının hiçbir şeyden haberi bile yoktu. Kadını telaşlandırmamak adına tek ayak üstünde kırk yalan değil yüz kırk yalan bile söylemiş olabilirlerdi.

Ali kulağının dibinde duyduğu ses ile sabır çekip elleriyle yüzünü ovdu sabır dilenerek ve karşısında olan kapının ne zaman açılacağını hesaplıyordu içinden. Ders Deli Kadir'in dersiydi ve -psikoloji bölümünden hoca olan birine deli demek ne kadar doğruydu, tartışılırdı- beş dakika içinde çıkmaları gerekiyordu. Belki Korhan bugün gelmiştir, diye umut etti içten içe.

"Ağlama arkadaş ağlama aşk için
Bu kısacık hayatta bu yaşlar niçin"

Kumral genç duydukları ile "Ya sabır." deyip derin bir nefes aldı yüzündeki kirli sakalları ovarak ve öldürme potansiyeli barındıran ela gözlerini Attila'ya dikti. Ona her şeyi anlattıktan sonra şerefsiz arkadaşı teselli amacıyla ona bu şarkıyı açmış, açamadığı yerde ise kendisi söylemeye başlamıştı tıpkı şu an olduğu gibi. Korhan'ın bir korkak olduğunu, anca kaçtığını dile getirmişti ve Korhan ortada olmadığı sürece de dediklerinde ne yazık ki doğruluk payı artıyordu.

Attila üzerinde olan bakışları umursamayıp şarkıyı söylemeye devam ediyordu. Ali'den bunun için dayak bile yemesine rağmen dayak arsızı biri olduğu için dert etmemişti.

"Boşver boşver arkadaş başka bulursun
Bütün kalbin sevinçle neşeyle dolsun
En kötü günlerimiz hep böyle olsun
Mutluluklar bizimle elem yok olsun"

"Atilla, abicim sen benim sınırlarımı mı zorluyorsun acaba? Cidden bunu kaldıracak durumda değilim şu an."

Kaç gündür geri zekalı sevdiğinden tek bir haber bile alamıyordu ve ramazanda oruç tutan baba gerginliği ile siniri vardı üzerinde, her an patlamaya hazırdı.

Gelen soruyla Attila şarkı söylemeyi bıraktı salağa yatarak. "Ya ne alakası var! Arkadaşımı Korhan uğursuzundan kurtarmaya çalışıyorum sadece." dedi omuzlarını silkip ellerini göğsünde bağlayarak. Attila'nın şimdiden kıskanç kız kardeş ve görümce havalarına bürünmesi Ali'yi yormuştu, ki Attila ne kızdı ve kız olmadığı için de otomatikman görümce de olamıyordu.

"Ağzına sıçtığım böyle mi kurtarıyorsun cidden? Kurtulmak istiyorum diye bir şey dedim mi ben sana ayrıca! Halimden memnunum." diye yükselirken sesini sonradan alçaltmak zorunda kaldı çünkü sesi koridorda yankı yapmıştı.

VECANơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ