XXII. Bir Sevmek Bin Defa Ölmek Demekmiş

20.2K 1.2K 725
                                    

Her şeyin güzel bir şekilde ilerlemesi... Kusursuz olması... Mutlu olup mutlu hissettiği ve ruhundaki derin yaraların iyileşmeye başlaması... Sabah kalktığında artık aynalara bakıp yüzünde olan yara izini görüp sırf oraya sevdiği adamın dudakları değdiği için gülümsemesi...

Hayatında her şey tıkırında ilerliyordu sömestr tatiline girdiklerinden beri ve üç hafta olmuştu tatile gireli.

Sevgi, gerçek anlamda en büyük ilaçtı. Sevmek ise en büyük panzehirdi. Öyle bir duyguydu ki, gücü ve kuvveti karşısında şaşırmadan edemiyordu insan. Sadece sevgi kelimesi ile sayfalarca yazı yazılabilirdi, öyle de güzel ve güçlü bir şeydi... Allah'ın belki de insanlığa verdiği en büyük hediyeydi. Ama salak olan ve içinde kin ile nefret barındıran tayfa bunu kullanmayı seçmiyordu...

Bir duygu bir diğer duyguya gebeydi. Diğer duyguları doğururdu. Bu sadece duygularla da kalmaz hayatınızda olan olaylarda da öyleydi. Yaptığınız bir şey veya söylediğiniz şeyler bir başka şeye gebeydi, ona göre düşünüp bir şeyleri yapsanız ve söyleseniz sizin açınızdan da bir başkasının açısından da daha iyi olacaktır.

Ama hayır, bazı şeylerde Ali sinirlenmeden edemiyordu. Mesela her ne kadar hoşuna gitse dahi ancak son zamanlarda buna sinirlenmeden edemediği olaya... Sevgilisinin, o her çalıştığı günde gelip kafeye arkadaşlarıyla kamp kurmasına. Korhan'ın, gittiği her yere ördek yavrusu gibi peşinden geliyor oluşu Ali'nin hoşuna gidiyor ve gururunu okşuyordu ama Korhan ve arkadaşları yüzünden resmen kafenin kız müşteri sayısı artmıştı. Gelmesin arkadaş, ona değecek göz sayısı her geçen gün böyle artacaksa gelmesindi, istemiyordu. Ulan illa çocuğun alnına "Sahipli, bakmak yasak!" ya da yakasına "Rezerve, başka kapıya kardeş!" diye yazıp psikopat kızlara mı özenseydi? Sevgilin var derdin var diyen herkes haklıydı. Sevdiği yetmiyormuş ve işi gücü yokmuş gibi kıskanmakla da mı uğraşacaktı bir de? Sikerlerdi böyle işi!

Ali sinirle elindeki telefonu sıkmamak için ve elektrik telleri gibi gerilmeye başlayan sinirlerine hakim olmak için derin nefesler almaya çalıştı dayısının evindeki odasında volta atıp dururken. Bazı şeyler tıkırında gidiyordu evet... Sevgi duygusu başka duyguya gebeydi evet... Ve şu an laf anlatmaya çalıştığı hattaki sevgilisine laf anlatmak deveye hendek atlamaktan daha zor daha meşakkatliydi. 20 yaşındaysanız, inatçı ve anlamamakta ısrarcı olan bir sevgiliniz varsa ve siz ona aşıksanız hayat gerçekten zordu...

"Korhan gelmeyeceksin bir daha kafeye diyorum. Lan senin algılama kanalların mı tıkalı ruh hastası pezevenk?"

"Sağ elinin iç kısmı yüzüne gelecek şekilde hizala!"

Duyduğu şeyin anlamsızlığı karşısında telefonu kulağına bastırdı, yanlış mı duydum acaba diye ve odasında volta attığı adımlar teklemesine, en sonunda da durmasına neden olmuştu. Bu beklenmedik talimat karşısında verdiği tepkiye "Ne?!" demekten kendini alamazken, kaşları akabinde anlamazca çatılmış ve yüzü de değişik bir ifadeye bürünmüştü. Sabahtan beri Korhan'la bunun tartışmasını yapıyorlardı, ciddi anlamda sabahtan beri bunu tartışıyorlardı ve şu an saat dörde geliyordu. Ama sevgilisinin gelip dediği şey bu oluyordu.

"Sağ elinin iç kısmı yüzüne gelecek şekilde hizala!"

"Ne diyorsun oğlum sen? Manyak mısın?"

Sakin ve oldukça sabırlı bir tonda konuştu hattaki esmer genç. "Sen dediğimi yap sadece yavrum, sorgulama." dedi. Sesinden bile anlaşılıyordu şu an dudaklarına sabırlı bir gülüş yerleştirmiş olduğu.

Aldığı derin nefesler havaya geri verilip havada elektrik akımına uğramış gergin bir hava oluştururken Ali sakince, esmerin dediğini yapıp elini yüzüne hizaladı dediği gibi. Bunu neden yaptığını bile bilmiyordu. Daha bir dakika önce tartışıyorlardı, hangi ara böyle bir hale geldiler?

VECAWhere stories live. Discover now