XIII. Geçmişi Yüzünde Olana Aynalar Azap

21.7K 1.5K 570
                                    

9 yıl önce

Bir rüzgar esti ve küçük oğlanın tüylerini ürpertti kaldırım taşında oturduğu sıra. Oturduğu kaldırım taşı serin olduğu için bedenine yayılan soğukluğu hissedebiliyordu. Sağ kolu ve bedeni arasında olan topunu kendine biraz daha bastırma ihtiyacı duydu hissettiği endişeden dolayı. Tüm arkadaşları on dakika önce futbol maçı yaptıkları boş arsadan ayrılıp evlerine dağılmıştı ama o hâlâ evine girememiş ve evlerinin olduğunu apartmanın karşısında olan kaldırımda oturup tedirginliğini bastırmaya çalışıyordu. Arkadaşları ile oyun oynamanın verdiği mutluluktan dolayı ela gözlü oğlan, zamanın nasıl geçtiğini anlamamış ve her şeye rağmen futbol maçı yapmıştı arkadaşlarıyla. Şimdi ise eve nasıl girecekti onu düşünüyordu.

Babası ona "Hava kararmadan evde olmazsan çekersin cezanı. Uğraştırma beni." demişti. Ali her daim zamanında evde olurdu ama bugün, parasını biriktirerek yeni aldığı topun hevesi ve heyecanı yüzünden zamana karşı koyamamış, nasıl geçtiğini anlamamıştı. En yakın arkadaşı Attila'nın annesi onu daha erken bir vakitte çağırdığı ve Attila'da eve gitmek zorunda kaldığı için onu uyaran biri de kalmamıştı etrafta.

Gitmek istemiyordu eve. Çünkü biliyordu ki babası sırf hava kararıp eve zamanında gelmediği için onu karanlık bir odaya sokacaktı cezalandırmak adına. Ali gitmek istemiyordu, o karanlık odada kalmak ve belirsizliğin içine yeniden düşmek istemiyordu. Zira Ali için karanlık belirsizlikti ve belirsizlikten nefret ederdi. Bazen nefesi daralıyor, göğsü sıkışıyordu. Babasına o odaya girmemek için ne kadar dil dökse bile babası onu dinlemiyordu. Annesinin bile sözünü umursamıyordu ve onu bastırıyordu.

Daha fazla oturmanın ve beklemenin bir manası olmadığını anlayan Ali, küçük bedeni için büyük bir nefes çekti ciğerlerine ve ısırmaktan kızaran dudaklarını rahat bırakıp ısırmayı kesti. Umarım bu sefer vurmaz, diye geçirdi içinden küçük oğlan. Ali'nin babası tıpkı dedesi gibiydi. Babası dedesini sevmezdi ve konuşmuyorlardı ama babası ile dedesinin ne kadar birbirlerine benzediğini fark etti. Sırf babası da küçükken kendi babası tarafından şiddete maruz kaldığı için araları hiç iyi olmamıştı ama babası bundan ders çıkarmak yerine babasına benzemiş, kendi ile çelişmişti.

Ali apartmana girip üçüncü katta olan evlerine gitti. Kapının önünde durup kolunun altında olan topuna hüzünle baktı. Babası büyük ihtimalle topunu ya ondan alacaktı ya da kesecekti ve Ali topunu daha bugün Attila ile gidip almıştı kumbarasını kırar kırmaz. Küçük oğlan hiçbir zaman korkak ve kırılgan bir çocuk olmamıştı ama babasına olan saygısı yüzünden de ona bir şey diyemiyor, tek bir söz edemiyordu. Gözlerini yumup yutkunurken zili çaldı küçük parmaklarıyla. Elini zilden çekip gözlerini araladı. Kapı saniyeler içerisinde açılıp karşısında babasını gördü. Kendi göz rengini babasından aldığı ela gözler şu an koyulaşmış ve ona öfkeyle bakıyordu. Ali her şeye rağmen dik durdu ve eğilmedi. İçinden sadece onu bu durumdan kurtaracak bir şey olsun istiyordu. O karanlık odaya girmek istemiyordu.

"Neredesin lan sen?" diyen babası öfkeyle öne eğilip Ali'nin kolundan tutup eve sokmuştu.

Kapı kapanırken kapının önünde ve geniş koridorda durdu babası, annesinin mutfaktan çıktığını gördü o sıra. Görür görmez az da olsa rahatladığını hissetti Ali. Yoksa gelecek olan darbeyi müneccim olmasa bile görüyordu.

VECAOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz