XIX. Yola Çıkmış Uçurtma

26K 1.6K 1.2K
                                    

"İnsan bir kere birine geç kalır ve bir daha hiç kimse için acele etmez."*

Ya da acele etmek istemez. Çünkü geç kaldığı kişi gibi olmayacağını ve öyle sevemeyeceğini bildiği için de acele etmenin yersiz olacağını düşünür. Veyahut yeniden hayal kırıklığı ile sonuçlanacağını düşündüğü için artık bir arayış içinde olmaz. Belki de Korhan'ın aklında dönüp dolaşan bu söz olmasaydı Ali'yi öpmezdi yediği yumruktan sonra. Ve şu an önünde olan, kapıyı açmak için anahtarla kapının deliğini tutturmaya çalışan kumral gence sırıtarak ve göğüs kafesinde gezen mutlulukla onu seyredemezdi. Kıskançlık ve kaybetme korkusunun da payı vardı bunda ancak en büyük etken geç kalma korkusuydu.

Korku, size hata yaptırdığı gibi hata yapmanızı da engelliyordu yeri geldiğinde.

Ali ellerinin titreyişini yok saymaya çalışarak kapıyı açmaya çalışırken arkasında olan adamdan duyduğu kıkırtıyla kaşlarını çatıp hızla ona döndü. Zaten heyecan ile mutluluktan titriyor ve şu anın hayal aleminden fırlayıp bir halüsinasyon olduğunu düşünüyordu, bir de kaç saattir gerçek mi düş mü olduğu şeyin arkasında kikir kikir gülmesi ona hiç yardımcı olmuyordu. Yoksa çok iyi bildiği şizofreni hastalığının belirtilerini taşımıyordu, kesinlikle taşımıyordu.

Taşıyor olsaydı bu kadar gerçek bir bedenin göğsünde yaz meltemi estiren bir etkisi olamazdı bu kış gecesinde. Bir de dalga geçer gibi şu an kaşlarını çatmış ve sert bir surat ifadesi yaratmaya çalışarak sahte bir oyunculuk sergiliyor da olamazdı...

"Komik mi?" diye çıkışmadan edemedi.

Sert sese karşılık gülmemek adına boğazını temizledi Korhan. "Ne münasebet, şu an çok ciddiyim ben." deyip sert ve ciddi bir ifade takındı.

Oysaki kendini biraz daha kasmayı bıraksa anıra anıra güleceğine emindi günler sonra. Kendisi için böyle etkilenip titremesi ona büyük bir zevk veriyordu, inkar edemezdi bunu ama ona hayalmiş gibi geliyordu. Daha birkaç hafta öncesine kadar birbirlerini gördüğü yerde boğazlayacak potansiyelde iki heriftiler. Köprüde karşılaşan iki inatçı keçiden farkları yoktu. Yumrukları eksik olmazdı birbirlerinden, ulan en absürtü de bu herifi öpmeden yani birkaç saat önce bile yumruk yemişti ondan. Nasıl olmuştu da şu hale gelmişlerdi?

Ela gözler karşısında kısılırken "Seni münasebetli ve ciddili bir çerçevede sikerim Korhan eğer güldüğünü duyarsam. Şimdi sus da şu kapıyı açayım daha komşular rahatsız olmadan." deyip önüne dönen Ali ile kendini kasmayı bırakıp yeniden sırıtmaya devam etti.

Ali her ne kadar sinirli de olsa mutlu olmadığını ve eğlenmediğini inkar edemezdi ama böyle de dalga geçilip gülünmezdi ki... Aklına not etti; uyumadan önce at gibi sırıtıp dibini ekmekle sıyır hafız, yoksa içinde kalır ve bir yerlerin şişer!

Anahtarı kilit diline her tutturamadığında küfür ediyordu içinden ve şu an bedenindeki gerginlik elektrik enerjisine dönüşse ülkeye yeter, hatta dış borçları ödeyebilmelerini sağlardı. Bu nasıl anahtardı lan? Anahtar dediğin kilit diline yerleşmeli anasını satayım, niye salak saçma işler yapıyordu?

Aniden sırtında hissettiği sıcaklık ve elini sarmalayıp tutan elle nefesi kesilirken zorlukla yutkundu o an. Omzunun hemen üzerinde esmer bir kafa ve yanaklarına batan dört numaraya vurulmuş saçlar sakinleşmesi için yardımcı olmuyor, aksine nefesinin neticesine kaçmasına sebep oluyordu. Nereden nefes alınıyordu?

Anahtar, dile yerleştirilip bir defa saat yönünde çevrildiğinde kapıdan tok bir ses çıktı açıldığına dair. Kapı açılmış ancak itilmemişti, sadece hafif aralık bırakılmıştı ve içeriden müzik sesi geliyordu. Korhan geriye çekilmeden önce kumral gencin kulağına yaklaşıp fısıldadı. "Nefes al, yoksa yirmi dört saat bile geçmeden öptüğüm adama bir şey olsun istemem. Sonuçta son görgü tanığı ben olduğum için başım dertten ayrılmaz." deyip geri çekildi sırıtarak.

VECAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin