XXXVII. Nasıl Yandığımı Nereden Bileceksin

9.6K 742 539
                                    

Bölümü biraz uzun tuttum, umarım sıkmaz ama bundan sonraki bölüm bundan bir tık daha uzun olacak gibi... Bıraktığım şarkıları dinleyerek okuyun, iyi okumalar 💕

***

Tadını aldığınız, yaşadığınız bir şeyi özlemek ve sonradan bunun yoksunluğu ile acısını yaşamak daha ağır ve sancılıydı. Çünkü o şeyi tatmadan ya da yaşamadan önce nasıl bir şey olduğunu tam olarak bilmiyordunuz. En basitinden sigara gibi. Sigaraya bağımlı olmanız için her gün ve her nikotin eksikliği yaşadığınızda ciğerlerinizin onunla buluşması gerekiyordu. Kısacası bilmediğiniz bir şeyin de yoksunluğu ve acısı ağır olmazdı haliyle

O, iki yıl uzaktan sevmişti onu. Hiçbir karşılık almadan ve hiçbir beklenti içerisinde olmadan. Kendine itirafı bile zor olmuştu. Çünkü o maviler onun yüreğine ateş olacaktı, onu da biliyordu.

Olmuştu. Ama sadece ateş olmakla kalmamış cehennemi de olmuştu.

Zaman geçiyordu, çoğu şey geçiyordu. Hiçbir şey durmuyordu. Ama yüreğinde konaklayan acı hâlâ yerli yerindeydi, bir yere gittiği yoktu.

Üç hafta daha geçmişti, dile kolaydı belki ama o üç hafta onun için çalışmayan bir arabayı zorla iterek ilerletmeye çalışmak gibiydi. Sınavlar olmuştu bu geçen zaman içerisinde ve dersler yine başlamıştı bile. İşten de çıkmıştı uzun süre önce. Sabah kalkıyordu, Attila üzülmesin diye bir şeyler yiyor ve içiyordu, okula gelip ders bittiğinde de her gün yaptığı gibi annesinin yanına gidiyor, ondan sonra da eve geri dönüyordu. Bunların hepsini yapıyordu, her insan gibi yaşamaya devam ediyordu, daha doğrusu rolü neyse onu oynuyordu. Ama duygularından arınmış ve içi boş bir balondan farkı yoktu. Tek bir duygu dışında, o da hissettiği tarifsiz acıyla gelen çaresizlikti.

Dersi anlatan hocanın sesi kulağına oldukça boğuk ve arka perdeden gelirken yaptığı tek şey sırayı dalgın gözlerle izlemekti. Sürekli salladığı bacağı ile sadece dersin bitmesini istiyordu yine. Elini saçlarına attığında avucuna dolmasını beklediği ama gelmeyen saçlarına hâlâ alışamamıştı, zaten dün gece kesmişti hemen alışamamış olması çok normaldi. Derin bir nefes alarak elini ensesine kaydırıp sıktığında alnını sıraya yasladı yorgun bir halde. Nefes alışları bile zordu.

Birkaç dakika sonra sınıftaki uğultunun artmasıyla dersin bittiğini dahi fark etmemişti. Omzuna dokunan elle alnını yasladığı sıradan kaldırıp elin sahibine bakarken kahverengi gözlerle buluştu gözleri. Bir şey olduğundan korka korka yerinde dikleşti.

"Ders bitti, onu söyleyeyim dedim." diyen Yasemin dudaklarına dostça bir tebessüm kondurmuştu bunu söylerken. Neyse ki korktuğu şey olmamıştı, tuttuğundan haberi olmayan nefesini verip rahatladı. Bir an Korhan'a bir şey olduğu korkusu bile yetmişti. Gözleri, boşalmaya başlayan sınıfta gezerken kafasını sallayıp "Teşekkür ederim." dedi kısık ve yorgun sesle. Onunla konuşup nasıl olduğunu soran kişiler arasındaydı genç kız. Ona o geceyi ve o geceye dair her şeyi anlatmıştı. Yasemin'in güçlülüğü karşısında ne diyeceğini bilemedi. Başka biri olsaydı asla böyle bir şey yapmaz, tam tersi onları ayırmak için elinden gelen her şeyi yapardı. O ise buna başvurmak yerine bu duruma son vermişti. Bir insanın bu kadar iyi oluşu garipti. En başından beri Ali'ye karşı iyiydi. O, belki de iyilerden çok kötülere daha çok denk geldiği için Yasemin bu kadar iyi oluşu karşısında şaşırıyordu.

Yasemin, kumral gencin teşekkürüne karşılık sadece gülümseyip "Yarın derse geç kalma." diyerek sınıfın çıkışına yöneldi. O da yerinden kalkıp sınıftan çıkacakken eşyalarını anca toplayan hocasının sesini duydu. Sınıf da boşalmıştı o sıra.

VECAWhere stories live. Discover now